4. Bölüm

68 4 0
                                    

Multi: Uraz Demir





Şuraya bir söz bırakıyorum ve sizden içinizden ne geliyorsa sizi şuan hangi kelime söz anlatıyorsa şuraya bırakın. Severek okurum❤️



Rüzgar değse, düşecek gibisin...

....

Neyin içinde olduğumu bir an unutmuş gibiydim. Kulağımın dibinde patlayan sağır edici silah seslerini duymuyordum bile. Şuan düşündüğüm tek şey, kollarının arasında olduğum adamdı. Beni bir koluyla sarıp kendini bana siper etmişti. "Lavinya şimdi dediğimde, benimle birlikte hareket ediyorsun!" Diye bağırdığında anın büyüsün den sıyrılıp başımı salladım. "Tamam" belimde ki elini sıktı. "Şimdi!" Ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi arabanın yanında buldum. "Lavinya!" Zeynep'in koluma dokunmasıyla irkilip onun yanına sokuldum. "İyi misin bir yerine birşey olmadı değil mi?" Diye telaşla konuşup bedenimi kontrol etti. "İyim bir şeyim yok. Sen iyi misin?" Başını hızla salladı. "İyi falan değilim. Şuraya bak neyin içindeyiz biz böyle!" Sesinde öfke vardı. Korku vardı. Onu ilk kez böyle görüyordum. Etrafımızı saran siyah takımlı adamlarla neye uğradığı mı şaşırdım. "Uraz bey adamlar etkisiz hale getirildi." Başımı kaldırıp Uraz denen adama baktım. Sinirliydi. Öyle sinirliydi ki tüm damarları olduğu gibi görünüyordu. "Bana bak koçum! Bu saldırının arkasında kim varsa! Bak kim varsa buluyorsun. Sülalesine kadar herşeyi öğrenip bana geliyorsun. Bunun için sadece yirmi dört saatin var!" Sesiyle irkildim. Sanki şuan karşındaki adamı eliyle parçalayacak gibiydi. Yüzü bize döndüğünde derin bir nefes alıp silahını beline taktı. "Burada beklemek yerine evinize gitseniz daha iyi olacak." Konuşmam gerekiyordu ama konuşamıyordum. Boğazım düğüm düğüm olmuş gibiydi. Neden bu kadar can alıcı görünüyordu ki. "Hadi Lavinya bir an önce eve gitmek istiyorum." Yutkunarak başımı salladım. "Tamam gidelim." Diye bildim sonunda. Sertçe yutkunup son kes Uraz'a baktım. Öfke saçan gözleriyle etrafındaki adamları parçalayacak gibiydi. Gözleri beni bulduğunda dudağını dişinin arasına alıp, göz kırptı. Gözlerim büyüdü. Hızla önüme dönüp Zeynep'in yanına gittim.

....

"Bir aksiyonumuz eksikti oda oldu." Zeynep'in sitem dolu sesiyle başımı kaldırıp ona baktım. "Fena mı oldu. Zaten hiç bir aksiyonumuz yoktu. Bu beni biraz heyecanlandırdı." Gözlerini büyüttü. "Yok artık! Bu hoşuna gitmiş olamaz değil mi?" Gözlerimi ortadaki masaya diktim. Belki hastanelik olsaydım, Neslihan hanım üzülürdü. Dudaklarım kıvrıldı. Ne boş hayaller. Oysa hastalandığımda, annem değil babam benimle ilgilenirdi. Derin bir iç çektim. "Ne? Hoşuma gitmiş olamaz mı?" Diyip yüzüne baktım. "Sen harbi delisin." Diye kınarcasına yüzüme baktı. Omuz silktim. "Seninde benden bir farkın yok." Bacağını diğer bacağının üstüne attı. "Senin şu çocukla ne iş?" Diyip göz kırptı. "Bir iş falan olduğu yok. Nereye gitsem zebellah gibi önüme çıkıyor!" Diyip sinirle söylendim. "Neden hoşuna gitmiyor gibi davranıyorsun?" Diyip sırıttığında yüzümü buruşturdum. "Ne bu şimdi?" "Bende sana onu diyorum işte! Ne oluyor?" Kaşlarımı çatıp başımı salladım. "Hiç birşey olduğu yok! Nereye gitsem karşıma çıkıyor. Bu bu kadar yani." Zeynep bir süre yüzüme baktı. "Bence seni baştan çıkarmaya çalışıyor." Omuz silktim. "O zaman daha çok çalışır." Diyip ayağa kalktım. "Ben bir duş alıp geliyorum." Diyip kaçarak uzaklaştım. Kalbim heyecanla çarparken sırıttım. Gerçekten benim için olabilir mi yani? Beni beğenmiş miydi? Heyecanla dudağımı ısırıp aynadan yüzüme baktım. Aklıma lavaboda olan görüntüler gelince kaşlarım çatıldı. "Aptal!" Diye homurdanıp duşa kabine girdim.

"Lavinya telefonun çalıyor." Başımı kaldırıp Zeynep'e baktım. "Ne?" Gözüyle telefonumu gösterdi. "Açsan diyorum artık." Çalan telefonuma bakıp başımı salladım. Telefonu açıp kulağıma dayadım. "Babacım." Diyerek konuşmasını bekledim. "Kızım akşam yemeğine bize gelmeni istiyorum." Dediğinde gözlerim kısıldı. "Baba durumu biliyorsun. Neslihan hanım." Diyerek kısaca anlattım. "Merak etme sorun çıkmayacak. Zeynep'ide al ve yemeğe bize gelin." Diyip telefonu kapattı. Şaşkınca Zeynep'e baktım. "Ne? Ne oldu?" Diyerek yanıma geldi. "Babam ikimizi de akşam yemeğine bekliyor." Dediğimde Zeynep gözlerini kapatarak geriye yaslandı. "Yine mi aksiyon." Dediği şeyle gülecek gibi oldum. Sıkıntılı bir nefes verip dizine vurup ayağa kalktım. "Kalk bakalım emir büyük yerden. Geç olmadan hazırlanıp çıkalım." Diyerek ayağa kalktım. "Baş üstüne." Diyip peşime takılan Zeynep'e yandan bir bakış attım. "Asık surat." Diye mırıldandığım da, omuzuma vurup önüme geçti. "Sensin suratsız." Gülerek odama geçtim. Huysuz işte.

MASADAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin