37. Bölüm

165 14 20
                                    

•Beni yazarken çok duygulandıran bir bölümdü inşallah beğenirsiniz.

• Bir de sizin dediğiniz gibi bu kitaptan sonra yeni bir kitaba başlayacağım ama o kitapta yanlızca istek sahnelerle part part yazıcam. Şimdiden istek sahnelerinizi bana yazarsanız ya burdan ya da özelden sevinirim. Sizlere çok teşekkür ederim şimdiden 🖤







7 Ay Sonra
Nehir'den
Yamaçsız geçen koca 7 ay olmuştu. Ayrı geçen onsuz geçen 7 ay. Ölürüm onsuz dedim ama yine yaşadım. Tek tutunacak dallarım Aras'ım ve Alya'm oldu hâlâ da öyle olmaya devam ediyordu. Alya yavaş yavaş kendi  halinde koltuklara tutup yürüyordu, anne diyebiliyordu bir de o sihirli kelimeyi. Hala yamaçla ilgili hiç bir şey bilmiyorduk. Ne bir mezarı vardı başında ağlayabilceğim ne de bir yaşıyor izi vardı. O günden sonra kalbimi onunla bıraktım ben. Ama ruhum çocuklarımlaydı. Yamaç gittiğinden beri ev halkından kimse iyi değildi. Kimsenin çatapata girecek hali bile yoktu. Sultan hanımın acısı gözlerinden okunuyordu. Şu an biraz daha toplamıştı kendini neyse ki. Aras da artık yamacı sormayı bırakmıştı ümidini kesmiş midir nedir bazen anlamıyordum o yüzden de bir pedagogla görüşüyorduk her hafta.

Karşımda şimdi de önündeki üç dişiyle ekmek kemiren bir alyakuş vardı.

- Niye bakıyorsun bana öyle devam et hadi yemene

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- Niye bakıyorsun bana öyle devam et hadi yemene.

Gözleri arasınkinin tıpa tıp aynısıydı. Sapsarı saçları vardı salih annesinden yadigar Mihriban şarkısını bugüne kadar duymaya dahi tahammül edemezken sadece alyaya söylüyordu.

Damla: hanimiş benim kızım?

Damlanın da artık süt kızıydı Alya. Sürekli kızım diye hitap ediyordu.

Alya: mama mama.

Damla: ekmek mi yiyorsun sen?

- Arası gördün mü damla?

Damla: nehir dün akşam akın biraz dolaştırıcanı söyledi ya kuzum.

-Aklımdan çıkmış.

Damla: fark ettim. Salona gelin hadi.

Dün akşamdan beri aklımda dönüp duran bir düşünce vardı kimseye söyleyemiyordum ne tepki vereceklerini nasıl karşılayacaklarını bilmiyordum. Onları yarı yolda bırakmış gibi olacaktım. Salona geldik akın ve çocuklar hariç tüm koçovalılar bir aradaydı. Söylemenin tam zamanıydı.

- Bir şey söyleyemem lazım size benim.

Damla: söyle.

- Ben geri muğlaya dönmek istiyorum.

Damla: ne diyorsun?

Sadiş: niye?

- Burda yamaç yokken yaşayamıyorum ben o odaya yamaçsız adım atmak istemiyorum ben.

ARASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin