Nilperi Arca'dan
Saatlerdir özenle maşaladığım sarı saçlarımı el yordamıyla düzeltirken, bir yandan da hafifçe yerimde sallanarak sıkılmamak için açtığım bir şarkıya eşlik ediyordum. Birkaç kez ellerimi tarak gibi kullanarak buklelerimin arasından geçirdim ve saçlarımı rahat bıraktım. Makyaj masamın üzerinde duran rujumu minik minik dokundurarak dudaklarımı da hemencecik renklendirdim. Haziran ayında olmamıza rağmen hava Ağustos ayındaki gibi sıcaktı. Bu yüzden makyajımı çok ağır tutmamış ve yüzümü fondötenlere boğmamıştım. Neyse ki her şey -saçlarım dahil- bir saat içinde bitmişti. Ve artık hazırdım.
Altı yıllık süren üniversite maceram, bugün gideceğim mezuniyet balomla son bulacaktı.
Masamın üzerinde duran portföy el çantamın içine telefonumu, rujumu, minik cüzdanımı, bir iki makyaj malzememi ve parfümümü koyduktan sonra topuklularımın üzerinde dikkat ederek kapıya doğru yürüdüm. Odamdan tam çıkacakken, kapının yanındaki rafın içinde duran çerçeveli diploma sanki bana göz kırpmıştı. Gülümseyerek olduğum yerde kaldım ve elime siyah dikdörtgen çerçeveyi aldım.
Tıp Doktoru Diploması
Nilperi Arca Çevik
Elimi hafifçe çerçevenin üzerinde gezdirirken, zihnimde yedi yıl öncesine ait bir film şeridi geçmeye başlamıştı çoktan.
Öncelikle, her şey İstanbul'a yani evimize temelli döndükten sonra başlamıştı. Londra'ya Hukuk okuma hayalleriyle gitmiştik-benden daha çok ikizim Enis Acar'ın hayaliydi aslında- ve bir sene hazırlık okuyup soluğu memleketimizde almıştık. Artık burada okulumuza devam edecektik. En azından ben öyle sanıyordum, ama işler hiç beklediğim gibi gitmemişti.
Hazırlık öğrencisi olduğumuz için yatay geçiş yapamamıştık. Bu da demek oluyordu ki tekrar üniversite sınavına hazırlanacaktık. Ve hazırlandık da. Bizim için gerçekten çok zorlu bir süreçti. Bir kere, aklımda tıp okumak kesinlikle yoktu. Hem sayısal öğrencisi değildim hem de bunu hiç düşünmemiştim. Aslına bakarsanız, ben genel olarak ne okumak istediğimi düşünmemiştim. Bunun yanlış olduğunu biliyorum ama, kendimi hep Enis Acar ne okursa ben de peşinden giderim diye şartlamıştım...
Ancak kısa süre sonra babam devreye girip benimle uzunca bir konuşma yapmıştı. Geleceğimde ne istediğimi, kendimi nerede gördüğümü, amaçlarımı, planlarımı... Ve çıkan sonuç benim için çok şaşırtıcıydı. Ama sonra sakin bir kafayla oturup düşündüğümde ise seçtiğim meslekten pişman olmayacağımı biliyordum. Bu yaşıma kadar babamı örnek almış ve o ne öğrettiyse ona sadık kalmıştım. Her tökezlediğimde yere düşmeden beni tutmuş, ayaklarımı yere daha sağlam basmayı öğrenmiştim.
Ve ben, babasını idol olarak gören bir kız olaraktan seçimimi yapıp babam gibi doktor olmaya karar vermiştim.
Tekrar hazırlanma sürecine dönecek olursak... Bizim için-özellikle de benim için-başlangıçta her şey çok zordu. Arkadaşlarımız üniversiteye giderken, biz kurstan kursa koşuyor, gece yarılarına kadar çalışıyor ve ciddi anlamda gün yüzü görmüyorduk. İkimizin programı da çok ağırdı. Ben edebiyat, tarih ve coğrafyayı bir anda bırakıp kimya, fizik ve biyoloji görmeye başlamıştım ve inanın, benim için işkenceydi. Bu fen derslerini en son lise ikinci sınıfta görmüştüm ve çoğu şeyi de unutmuştum. Matematik zaten ortak dersimiz olduğu için sürekli Enis Acar'la beraber çalışıyorduk ve birbirimize en azından bir derste yardımcı oluyorduk. Tabii çocukların da hakkını yememek lazım. Biricik sevgili çam yarmam da sayısal çıkışlı olduğu için, izin günlerinde aylak aylak dolaşmak yerine bana ders çalıştırıyordu. Onun bu sonsuz desteğini asla unutamazdım.