Merhabalar! Nasılsınız bakalım? Keyifler umarım yerindedir.
Bu bölüm çok içime sinmedi açıkçası. 😂 Duyguları yansıtma açısından biraz yeteneksizim. İstediğim gibi süslü cümleler kurup betimleme yapamıyorum. Ama yine de çat pat bir şeyler yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. :)
Hepinize keyifli okumalar diliyorum. 🌸
Nilperi Arca'dan
Günlerden çarşambaydı.
Londra'nın kendine has o kurşuni renkli, soğuk havasına maruz kaldığımız klasik, sıradan bir gündü.
Dersi işlediğimiz büyük sınıfta kimseden çıt çıkmıyordu. Adını bile bilmediğim bir hoca, İngilizce bir şeyler anlatıyordu. Buraya geldiğimden beri dersleri dinlemiyordum. Not almıyordum. Hazırlık sınıfını geçeceğim muammaydı.
Sıkıntıyla bir nefes alıp verdim ve bakışlarımı yanımda not tutan ikizime çevirdim. Sol elini yumruk yapıp çenesine yaslamış, sağ eliyle de defterine bir şeyler yazıyordu. İzlendiğini fark etmiş olacak ki bana döndü. Merakla, "Ne oldu?" diye sordu. Cevap vermedim. Ona hâlâ kırgındım.
Tekrar önüme döndüğümde kafamı sıraya koydum ve ders bitene kadar öyle beklemeye başladım. On beş dakika sonra hocanın sesi duyuldu.
"That's all for today." (Bugünlük bu kadar.)
Hoca çıktıktan sonra sınıftaki diğer öğrenciler yavaştan toparlanıp çıkmaya başlamıştı. İçini hiç açmadığım çantamı omzuma astıktan sonra, Enis Acar'ı beklemeden kalktım ve ağır adımlarla kapıya doğru ilerledim.
"Nilperi! Beklesene!"
Arkamı dönüp bir bakış attıktan sonra durmadan yoluma devam ettim. Saniyeler sonra kolumda hissettiğim elle tekrar ikizime döndüm.
"Bekle dedim sana. Ne bu halin?"
"Ne varmış halimde?"
Ofladı. "Hâlâ trip atıyorsun ve sana durumu izah ettim. Neden anlamak istemiyorsun?"
Doğru, durumu anlatmıştı. Açıklaması da şuydu: Bu seneyi atlatalım Nilperi, önümüzdeki sene belki dönebiliriz. Yapılan onca masraf boşuna gitmesin, bari bir sene de olsun işe yarasın, demişti.
Sonuç olarak hâlâ buradaydık.
"Müsaadenle eve gitmek istiyorum," dedim tekrar yürümeye başlarken. Yüksek sesle ofladı ve yeniden peşime takıldı.
Okulun bahçesine çıktığımızda bozuk bir Türkçeyle, birinin adımı seslendiğini duydum.
"Nil!"
Sesin geldiği yere dönüp baktığımda, aynı sınıfta olduğumuz Hilary'in seslendiğini gördüm. Yanındaki arkadaş grubuyla beraber çimenliklere oturmuş, gülümseyerek bana el sallıyordu. Küçük bir tebessüm ettim ve yanlarına ilerledim. Geldiğimi gören Hilary hemen neşeyle konuştu.
*Konuşmaları İngilizce yapıyorlar ama herkesin anlaması için Türkçe yazdım*
"N'aber?"
"İyiyim, sen?"
Omuz silkti. "Biz de iyiyiz. Baksana, bu akşam bir işiniz var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir İçim Su| Yarı Texting
ComédieBabasının Kızı adlı hikayenin devamı niteliğindedir.