İyi okumalar🌸
Berkant'dan
"Hayır dedim, Berkant."
"Baba kulun köpeğin olayım. Lütfen!"
"Abuk sabuk konuşma. Derin, sen de bir şey söylesene."
Şimdi kendimi yerden yere atacağım.
Annem kararsız bir şekilde bana baktıktan sonra babama döndü. ''Bence bu konu daha sonra tekrar konuşulabilir.''
''Hayır.''
Ellerimi boğazıma sarar gibi yaptım ve kötü baba Göktürk'e döndüm. Babam ellerimi boğazımda gördüğünde keyifle güldü.
''Heh, aferin. Bir işi de kendin yap böyle.''
''Göktürk! Çocukla ne biçim konuşuyorsun?''
İşte, böyle savun beni canım annem.
''Oğlun da saçmalamasın. Hep senden yüz buluyor.''
''Şimdi de suçlu ben mi oldum?''
Konu benimle ilgili olmaktan çıktığında hafifçe sırıttım ve annemle babamı izlemeye başladım. Ne yapayım, damarlarımdan akan kandaki oksijen, kaos görünce kendini kaybediyordu.
Telefonumdan gelen sesle birlikte dikkatimi canım ailemden çektim. Ekranda beliren Tatlım arıyor... Yazısını gördüğümde hemen cevapladım.
''Tatlım, n'aber?''
''İyi değilim ve çok sinirliyim.''
Oturduğum yerden ayaklandım. ''Ne oldu?''
''Umut'un ayağını araba ezmiş. Şimdi hastaneye geldik.''
Sahte bir telaşla, ''Aaa!'' dedim. ''Bir şeyi var mı?'' Özge ofladı. ''Bilmiyorum. Şimdi röntgen mi ne çekeceklermiş.'' Tatlımın gergin sesi, aniden benim de keyfimi kaçırmıştı. Yoksa Umut'a falan üzülmemiştim. Kayınçom diye demiyorum, kendisi uyuzun tekiydi.
"Geleyim mi yanına? Takılırız."
"Eğlenmeye gelmedim, Berkant," dedi Özge hafif bir kızgınlıkla. Ama sonra fikrini değiştirmiş olacak ki, "Aslında gelsen fena olmaz. Beraber, annemle babamın Umut'u azarlamasını dinleriz," diye ekledi. Arkadaşlar... Sevgilimle ne kadar ortak noktamız var, görüyorsunuz değil mi?
Neşeyle, "Konum at, uçuyorum," dedim ve telefonu kapattıktan sonra bizimkilere döndüm. Merakla bana bakıyorlardı. "Benim kayınçonun ayağı ezilmiş. Bir geçmiş olsun ziyaretine gideyim."
Babam, "Bizim de geçmiş olsun dileklerimizi ilet," dedi. Annem babamı onaylarcasına kafasını salladı. "Biz de daha sonra arayıp konuşuruz."
"Yahu abartmayın. Domuz gibidir o. Bir şeyi yoktur."
"Berkant!"
Anacığıma sevimlice gülümsedim ve koşar adımlarla salondan çıktım. Odama gidip üzerime bir şeyler geçirdim. Hazırlandığımda portmantodan arabanın anahtarını alıp evden çıkıyordum ki, içeriye doğru bağırdım. "Ben gelince o konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz!"
Ve babam. "O zaman eve gelme!"
*****
Özge'nin konumunu attığı hastaneye giderken yol üzerindeki alışveriş merkezine uğramıştım. Giriş kattaki oyuncakçıdan küçük, sevimsiz bir peluş oyuncak alıp paketlettikten sonra tekrar yola devam ettim.Kayınçom aldığım hediyeye eminim ki bayılacaktı.
Yarım saat kadar sonra hastaneye geldiğimde yan kol koltuktaki poşeti aldım ve arabadan indim. Sallana sallana acil kapısından içeri girerken bir yandan da sağıma soluma bakıyordum. Birkaç kişinin bana baktığını gördüğümde ukalaca gülümsedim. Beğenilmek çok hoşuma gidiyordu.