Ve günün ikinci bölümü de sizlerle :) Bugünlük bu kadar, daha benden yarına kadar bölüm istemeyin lütfen. 😂
İyi okumalar :)
Berkant'dan
Berkant: Elvin?
Berkant: Nasılsın canım?
Berkant: Elviiiin
Berkant: Yavrum niye tek tik ya?
Berkant: Küfür yemiş gibiyim
Berkant: Elvin?
Berkant: Peki, konuşmak istemiyorsan konuşmayız
(Görüldü)
Berkant: Sağ ol görüldü için.
Elvin: Kusura bakma, internetim kapalıydı.
Berkant: Tamaaam
Berkant: Buluşalım mı?
Elvin: Müsait değilim. Sonra buluşsak olur mu?
Berkant: Tamam.
Elvin: Görüşürüz :)
Berkant: Bye.
(Görüldü)
Telefonu yatağın üzerine fırlatırken, aklımdaki tek şey; Elvin'in benden artık hoşlanmıyor oluşuydu. Ya da en kötü ihtimalle beni aldatıyordu. Sinirle odamdan çıkıp mutfağa gittim. Buzdolabından kola şişesini alıp mutfak dolabından da bardak çıkarttım. Bardağı doldurup birkaç dakika sonra içindekini bitirdiğimde artık hissettiğim üzüntü değil, kolanın boğazımı yakan asitiydi.
''Berkant! Neredesin?''
Benden daha az yakışıklı, benden daha az zeki ve benden daha az mükemmel olan abim Bertan, tabiri caizse öküz gibi bağırmıştı. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. ''Mutfaktayım!''
''İçecek bir şeyler getir!''
İçi boş kola bardağımın içine yeniden kola doldurup abimin odasına doğru yürümeye başladım. Normalde hayatta ona hizmet etmezdim, ama bugün edesim gelmişti.
Odanın açık kapısından içeri girdiğimde, camış gibi yatağında yatıyordu. Yanına gidip tepesinde dikildim ve kola bardağını uzattım. ''Al. Başımın gözümün sadakası olsun.''
''Ne diyorsun ya?''
''Alsana!''
Bardağı aldı. ''Sağ ol.''
Şımarıkça gülümserken, ''Önemli değil, babuş. Benim bardağıma koydum. Belki benim bardağımdan içince biraz da olsa benim gibi olursun,'' dedim. Bertan ters ters bana baktı. ''Evde nasıl bir ruh hastası besliyoruz, gerçekten anlamıyorum.''
''Anlamaman çok normal, tatlım. Çünkü senin ıq seviyen biraz düşük.''
Abim elindeki bardağı şifonyerin üzerine koyarken mırıldandı. ''Allah'ım, küçükken bu salağı balkondan sallandırmaya çalıştığım için mi bu böyle oldu? Eğer öyleyse keşke elim kırılsaydı da yapmasaydım!''
''Bence de keşke beyinsiz olmak yerine elin kırılsaymış. Kırık elle yaşanır ama...'' Durdum ve sırıttım. ''Beyinsiz yaşamak çok zor.''