İyi okumalar 🌸💖
Bölümün sonundaki şarkıyı multimedyaya ekledim, isteyen bakabilir. :)Deniz'den
Küçüklüğümden beri ablama çok düşkündüm. Sürekli bacağına yapışır ve ellerini tutup zorla odama sürüklerdim onu. Benimle oyun oynaması için yalandan da az ağlamamıştım.
İlkokul zamanlarımda kavgalarımız artmıştı, ama yine de ona olan sevgim azalmamıştı. Ve bu ortaokulun son sınıfına kadar böyle gitti.
Liseye başlayacağım yıl, ilk kez ablamla büyük bir kavga etmiştim. O, o zamanlar üniversite ve kariyer hayatını düşünüp buradan bir süreliğine ayrılma kararı almıştı. Bir başkası olsa ablası ya da abisi gidiyor diye sevinirdi ama ben karalara bağlamıştım. Çünkü o zamanlar en yakın arkadaşım ablamdı. Böylece onunla ilk ayrılığımızı yaşamıştık.
Benim lisem, onun da üniversitesi bitince ablam buraya geri dönmüştü. Ama bu sefer de ben gidiyordum. Deniz Harp Okulu'nda yatılı okuduğum için görüşme imkanımız çok fazla değildi. Bu sefer de ikinci ayrılığımızı yaşadık.
Üçüncü ve son olmasını umduğum ayrılık ise... Ablamın artık kendi ailesini kurmaya adım attığı gündü.
Ablam Derya, birkaç saat içerisinde erkek arkadaşı Bertan'la-hayır enişte demem- sözlenecekti.
Ve ben de salondaki konsolun önünde durmuş, konsolun üzerindeki fotoğrafları yad ediyordum. Ailecek fazlaca duygu seli yaşayacağımız bugünde, kendime ekstra duygusallık yüklüyordum. Belki ablam bizim ne kadar üzüldüğümüzü görür de vazgeçerdi.
"Deniz! Yalı kazığı gibi dikilmiş ne yapıyorsun orada?!"
"Bakınıyorum."
"Pasta siparişini almak için neyi bekliyorsun? Söz kesilince mi gidip alacaksın?"
Ağzımı yamultarak ablama baktım. "Yok, ben yarın gidip alırım diye düşünmüştüm. Ertesi gün yemek daha hayırlı olur."
"On dakika içerisinde evden çıkmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim."
Pardon, arkadaşlar. Az önce söylediğim 'ablam vazgeçer' lafını geri alıyorum. Pastası için cıngar çıkartan birinden bahsettiğimizi unutmuşum.
"Oradayken pastadan bi' tat kontrolü yapayım mı?"
Ablam saf saf sordu. "Nasıl yapacaksın ki?"
"Pastanın içine elimi daldıracağım." Ablamın yüzü sinirden kızarırken ben de keyifle gülmeye başladım. Ama ablam benim aksime keyifli falan değildi. İki adımda dibime girip kolumu çimdikledi.
"Off! Ne yapıyorsun be?"
"O etini morartayım da ablayla dalga geçmek nasıl oluyormuş gör."
Ablam hakkında bilmeniz gereken bir detayı söylüyorum; eli çok ağır. Büyük ve ağır bir eli var. Üstelik hiç acıması yok.
"İnşallah Bertan'ın yüzü pastaya kapaklanır."
"O senin enişten!"
"O sonon onoşton," dedim onu taklit ederek. "Bana sordun mu da enişten o senin diyorsun? Ben enişte falan istemiyorum kızım."
Ablam birden ciddileşti. "Tamam. Enişte demek zorunda değilsin. Aslına bakarsan Bertan'ı sevmek de zorunda değilsin. Ama ona saygılı ol ve iyi davran, olur mu? Senden tek isteğim bu."