(Düzenlendi.)
Merdivenlerden inip hızla yürürken danışmaya döndüm. "Kolay gelsin Serpil."
"İyi günler hocam," sanat merkezinde bugünlük derslerim bitmişti. Ben de bundan istifade Helena ile elbise bakmaya gidecektim Gamze'nin düğünü için. Gamze yoktu çünkü kendileri biricik kayınvalidesi ve annesiyle gelinlik bakmaya gitmişti.
Müzik kursu dört yıl içinde gelişip büyüyüp sanat merkezi olmuştu artık. Binaya bir kat çıkılmıştı. Üçüncü kattaki öğretmenler odası ve kantin dördüncü kata çıkarken üçüncü kata bale ve tiyatro bölümleri açılmıştı.
Binadan çıktığım sırada köşede Helena'nın arabasını gördüm. Kaldırımın kenarına gidip önüme gelmesini bekledim. Hava yağmurluydu ve soğuktan donuyordum. Aslında üşüyecek bir hava yoktu ama bendeniz Berfu uzun zamandır kansızdım.
Araba önümde durunca hız kesmeden bindim. Kemerimi bağlayıp arkama yaslandım. "Gamze'den haber yok mu?"
Başımı salladım. "Hayır, galiba gelinliklerin içinde kayboldu," dediğime kıkırdadı. "Yarına Allah bilir nasıl bir halde olacak," şu an ya cinnet geçiriyordu ya da mutlu mutlu bir sürü gelinlik deniyordu. İlk seçenek daha olasıydı.
Yol tarifimle benim bildiğim bir abiye mağazasına girdik. Abartılı bir şey düşünmüyordum. Yani öyle balık model, dar bir şey istemiyordum. Yoksa rahatça oynayamazdım düğünde. Yok efendim ayağına dolanmasın diye eteği tut, yok düşmemek için yavaş yürü. Hiç benlik değildi.
Askılıklarda gözüme çarpan elbiselere doğru adımlamaya başladım. Midi boy, biraz dekolteli, gösterişsiz ve koyu renklerde elbiselerdi. Helena benden bağımsız başka bir yöne gitti. Yaklaşık 15-20 dakikalık bir bakınmadan sonra mağaza görevlisi yanıma geldi. "Nasıl bir şey bakmıştınız efendim?" istediğim tarzdaki elbise modelini söyledim. "Renk?"
"Pembe dışında bütün renkler olabilir," gülerek isteğime uygun elbise bulmaya kabinlerin bulunduğu kısma gitti. Ben elbiselere bakınmaya devam ederken elinde birkaç elbise ile bana doğru geldi. Hepsine tek tek baktım ama gözüme gözüme giren bir elbise vardı. Diğerlerini es geçerek onu elime aldım. A kesim, ipli, derin göğüs dekoltesi bulunan, kırmızı saten bir elbiseydi. Ben bunu abimlerin düğününde de giyerdim.
"Helena," çağırmamla bana baktı. Elimdekini gösterince gözlerini belerterek koşup yanıma geldi. "Bu," dedi elini elbisede gezdirirken. "Bu çok güzel."
"O zaman deneyeyim," kolundan tutup onu da peşimden kabinlerin olduğu kısma sürükledim. Çantamı Helena'ya verdikten sonra kabine girdim. Fatih görünce biraz şok olacak ve çok fazla dekolteli diye kıskançlık yapacaktı ama onu susturmasını da bilirdik.
Kabinden çıktığımda karşıdaki aynadan kendime baktım. "Kız Berfu, bu çok yakıştın sana," Helena hayran hayran bana bakıyordu. Ben de aynada bir sağıma bir soluma bakınıp duruyordum. Bence de olmuştu. Ayakkabı almayacaktım. Nude rengi ayakkabı aşırı güzel olacaktı ve şansıma nude rengi ayakkabım vardı. Zaten yanıma ne olur ne olmaz diye babet alacaktım.
Kabinde üstümü değiştirirken telefonum çaldı. Arayana baktığımda Fatih'ti. Tişörtümü de giydikten sonra elbiseyi alıp kabinden çıktım. Telefonum hala çalıyordu. Yanıtlayıp kulağıma götürdüm. "Efendim canım?"
"N'apıyorsun güzelim?" Helena'ya baktım. Elinde tuttuğu elbise ile kabine giriyordu. "Abiye bakıyoruz sen ne yapıyorsun?"
"Seni düşünüyordum," birkaç kıkırtı çıktı dudaklarımdan. "Hadi oradan."
"Tamam ya," pes eder gibi çıkmıştı sesi. "Elbiseyi aldıysan bir göreyim diyecektim."
Tabii ki de bunu yapmayacaktım. Nasılsa bize gelecekti akşam. Fatma abla bizdeydi. Annem, halam ve babaannemle düğün tarihini konuşacaklardı. Biz belirlediğimiz düğün tarihini söylemiştik ama kimse bizi takmamıştı. Ama eninde sonunda dediğimize geleceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ - Tamamlandı
ChickLitSesi nahif, sakin, yatıştırıcıydı. On saat söylese sıkılmaz yine dinlerdim onu. 'Dur bekle kokunu içime çekeyim' Şarkının dediğini yaptı. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Saçları yüzümü gıdıklandırınca kıkırdadım. Şarkının ve onun b...