(Düzenlendi.)
"Bir saattir araba çalışmıyorken nasıl kullanacağını öğrettim," dedi Fatih. "Şimdi araba çalışır durumdayken kullanacaksın," kafamı salladım. Bizim evin biraz ilerisinde seyrekleşen binaların çevresindeydik. Orada öğretiyordu arabaya sürmeyi. Buradaki yollardan da fazla araba geçmiyordu yani arabayı çalıştırıp sürmek istesem fazla telaş yapmazdım. Nasılsa Fatih'te sinirlenmeden, bağırmadan anlatacaktı.
Köşe başında emniyet kemerim bağlı bir şekilde bekliyordum. Yolda insan veya araba yoktu. Şanslıydım. Derin bir nefes aldım. Arabayı çalıştırıp bekledim. "Şimdi ilk önce vitesi boşa al," dediğini yaptım. Araba çalışır vaziyetteyken heyecan basmıştı bir anda. "Şimdi de debriyajı iyice bastır sonra da vitesi bire tak."
Dediklerini harfiyen yerine getiriyordum. "Debriyajdan ayağını yavaşça çekerken diğer ayağınla gaza baskı uygula," dediğini yaptığımda araba bir anda durdu ve hızla öne arkaya gidip geldik. Stop ettirmiştim. İlk denemeydi, yanlış yapmam normaldi. "Sakin ol," dedi. "Ayağını debriyajdan yavaşça çekeceksin, hızlıca değil."
"T-tamam," kontağı kapattı sonra yüzümü elleri arasına aldı. "Canım sakin olur musun biraz? Her insan ilkinde hata yapar. İkinci denemede yapacaksın eminim."
Tekrar uzunca ve derin bir nefes alıp kontağı çalıştırdım. Fatih yandan yandan bana yapmam gerekenleri tane tane söylüyor bende uyguluyordum. Yine aynı şey olmuştu. Sakin kalmalıydım yoksa daha kötü olacaktı her şey. Birkaç denemeden sonra, birkaç yerine sekiz deneme diyebilirim yine yapamamıştım. Fatih sinirlenmemek adına ellerini sıkmıştı bu yüzden de elleri bembeyaz olmuştu. O konuşmadan bilmem kaçıncı kere söylediği şeyi yaptım yine olmamıştı.
Çekinerek suratına baktım, gözlerini yummuş derin nefes alıp vermişti. Burun kanatlarından rahatlıkla anlamıştım bunu. "Güzelim, bi'tanem, sevgilim, canım, kurban olduğum," dedi hızlı hızlı. "Nasıl yapamadığını bana bir açıklar mısın? Çünkü açık açık söylüyorum sana burada."
Tane tane ama hızlı konuşsa da sinirlendiği belliydi. Bağırmıyordu ama sinirlenmişti işte. Gözlerim doldu birden. "Beceremiyorum işte, niye böyle söyleyip moralimi bozuyorsun ki?" dedim tıkanan burnumu çekerken. Gözlerimin dolduğunu görünce anında yumuşamıştı yüz hatları. Bakışları pişmanlık barındırıyordu ama umursamadım. Çünkü geri zekalı muamelesi yapmıştı bana.
Kemerimi çözüp arabadan indim. Saat öğlen ikiye geliyordu, bu yüzden güneş tepedeydi ama gram ısıtmıyordu. Esen soğuk rüzgara karşı üşüye üşüye hızlı adımlarla eve vardım. Gelene kadar arabayla arkamdan takip etmişti. Birkaç kez ismimi seslense dahi dönüp bakmamıştım. Küsmüştüm işte, bana neydi.
Binadan içeri girerken karşıdaki kaldırımda bana bakan Fatih'e baktım kaşlarım çatık. Daha da bir şey yapmadan girdim içeri. Eve çıkıp uzun uzun zile bastım. Evde annem de yoktu babam da. Babaannemlere gideceklerdi bizden önce. Sadece abim vardı şu an.
Açılan kapıyla ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Ne montumu çıkarmıştım ne de kafamdaki şapkayı. Özür dilemediği sürece mesaj atmayı aklımın ucundan bile geçirmedim. İnadım inattı. Az çok tanıdıysa inadımdan bir şey yapmayacağımı da bilirdi.
Odamın kapısını sinirle hızlı bir şekilde kapattım. Duygusallığım sinirliliğe ve agresifliğe evrilmişti. Barut gibiydim. Birisi bana çatarsa bağırıp çağıracağımdan da emindim.
Her an patlamaya hazır bombaya benziyordum şu an.
Hırsla montumu ve şapkamı çıkarırken abimin sesini duydum. "Ne oldu güzelliğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ - Tamamlandı
Chick-LitSesi nahif, sakin, yatıştırıcıydı. On saat söylese sıkılmaz yine dinlerdim onu. 'Dur bekle kokunu içime çekeyim' Şarkının dediğini yaptı. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Saçları yüzümü gıdıklandırınca kıkırdadım. Şarkının ve onun b...