32: Yakamoz Güzeli

149 9 0
                                    

(Düzenlendi.)

Dört yıl sonra.

Aradan dört yıl geçmişti. Dört yıl geçmişti geçmesine ama biz, tüm kadro yola devam ediyorduk. Melih abi okuldan mezun olduğu gibi aynı şehirde ama bizden uzakta bir yere taşınmıştı. Fatih ve abimle arada görüşüyorlardı. Bende çok nadir Fatihle beraber gidiyordum yanına. Bambaşka bir insan olmuştu sanki. Neşeli, şen, şakrak insan gitmiş yerine sakin, sessiz, sürekli kitap okuyan, fazla iletişim kurmayan biri gelmişti. Bir nevi yaptığının bedelini ödüyor gibiydi.

Gamze, Melih abiden ayrıldıktan sonra baya değişmişti. İlk zamanlarda yaklaşık 4 ay kadar kendine gelememişti, fazla iyi değildi. Sadece çıkaracağı kitapla ilgileniyordu. İlk kitabını çıkardıktan sonra bir yıl ara vermişti. Sonra, tekrar aynı yayınevi ile ikinci kitabını çıkarmaya çalışıyordu.

Bir de sevgilisi vardı, iki yıl olmuştu neredeyse beraberlikleri. Sercan'la kitap fuarına imzaya gittiğinde tanışmışlardı. Gamze o kadar mutluydu ki bu karşıdan da belli oluyordu. Sercan onu çok mutlu ediyordu. Tabiri caizse bebek gibi ilgileniyordu onunla. Tabii Gamze de onu hep el üstünde tutuyordu.

Abim yine aynı abimdi. Bazen salak, son gaz kıskanç, oldukça cana yakın ve sevgisini gösteren biri. Helena'yla hala evlenmemişlerdi. Çünkü mezun olalı birkaç sene olmuştu. Hemen işe girmelerine rağmen düğün için para biriktiriyorlardı.

Onların ilişkileri ise yine tıkırında ve mükemmel ilerliyordu. Bizim bütün aile Helena'ya o kadar alışmıştı ki bir şey olduğunda Helena'yı görmeyince onu soruyorlardı direkt.

Biz konservatuvardan mezun olalı üç yıl olmuştu. Staj yaptığım yerde artık kadrolu şekilde hoca olarak çalışıyordum. Fatih ise hala babasıyla konuşmuyordu. Çalışırken biriktirdiği parayla ve Fatma ablanın yardımıyla kendine ait küçük bir dans ve müzik kursu açmıştı. Bizim ilişkimiz de güzel gidiyordu. Tabii ki arada bir tatsızlıklar çıkıyordu ama toparlıyorduk onu da.

"Yenge!" Berfu'nun seslenmesiyle ona döndüm. Elindeki topu bana gösterdi. "Hadi gelin el oynayalım," sona kalan yarım domatesi de doğradıktan sonra tabağa koyup üstünü kapattım. Bütün kadro ve bunun içinde Berfu da vardı, pikniğe gelmiştik.

Havalar ısınınca soluğu burada almıştık doğrusu. Nisan ayının son günüydü ve aynı zamanda bugün benim doğum günümdü. Hem birlikte vakit geçirmek hem de doğum günümü kutlamak amaçlı pikniğe gelmiştik.

Abim, Fatih ve Sercan üçü mangalın başına geçmiş uğraşıyorlardı. Biz dört kadın mangalın yanında yenilmesi gereken şeyleri çoktan hazırlamıştık. Onlar ise tembellik yapıyorlardı. Hepsi göğsünü kabart kabarta mangal bizim işimiz demişti ama onların işi olmadığını kısa sürede hepimiz anlamıştık.

"Geliyoruz," dedim bağırarak. Geldiğimiz piknik alanda küçük bir gölcük vardı. Etrafı otlarla ve sazlıklarla çevriliydi. Bizim dışımız fazla insan yoktu. Biz ise gölcüğün biraz yakınındaydık.

Gamze ve Helena'yla birlikte Berfu'nun yanına gittik. Topu havaya atıp gelişi güzel vurdu. Berfu genç kızlığa adım atmıştı artık. İki ay sonra girecek olduğu lise sınavı için deli gibi çalışıyordu. Kafası dağılması için onu da getirmiştik.

Attığı topu Helena karşıladı. Onun Türkçesi baya iyiye gidiyordu. Önceden bazı deyimleri anlamayan Helena şimdi başımızı deyimler ve atasözü profesörü kesilmişti. "Başlayacağım yapacağın işe Bülent!" dedi Sercan. "Ortalığı duman yapmaktan başka bir şey yapmadın."

Abim kafasına vurdu. "Sus lan! Sanki sen çok yapabiliyorsun."

"Beyler sakin olun," diye araya girdi Fatih. "Ben yaparım bana bırakın işi," Sercan ve abim büyük bir kahkaha attı. "Aynen kardeşim yaparsın. Yüzünü ve üstünü siyah yapmaktan vakit ayırırsan yaparsın," top bana gelmeden göz ucuyla Fatih'e baktım. Yüzünün her tarafı ve neredeyse mavi tişörtünün her yeri kömürden simsiyah olmuştu.

YAKAMOZ GÜZELİ - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin