(Düzenlendi.)
Zorla yataktan kalktım hazırlanmak için. Sabah sınavdan gelmiş, geldiğim gibi de kendimi odaya kapatıp uyumuştum. Sınavlar, gösteri, Dila mevzusu hepsi o kadar üst üste gelmişti ki en sonunda dün gece ders çalışırken ağlamıştım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da ders çalışıyordum.
Abime Fatihle konsere gideceğimi çıtlatmıştım fakat öyle beklendik tepki alamamıştım. Her seferinde 'Tamam Berfu' diye geçiştirmişti resmen. Dolabın karşısına geçtim. Koca iki hafta o kadar zor geçmişti ki benim bu konser belki iyi gelirdi. Bunun için gidiyordum açıkçası. Fatihle dersler ve sınavlar dışında da iletişim kurmuştum fakat bu fazla değildi. Yine o arayacak, sınav haftası moralim bozulacak diye elimden geldiğince işimi hızlı hallediyordum onunlayken.
Mavi, penyeden bir elbisem vardı. Dükkândan aşırmıştım iki gün önce. V yaka, bebe mavisi, beyaz çiçek desenliydi. Belinde ipleri vardı sıkmak için. Üzerimdekileri çıkarıp giydim. Topuz olduğu halde uyumaktan dağılmıştı saçlarım. Tokayı çözmemle omuzlarıma döküldü. Karamel rengi saçlarımı elimle üstünkörü düzelttikten sonra ortadan ikiye ayırıp taradım. Saçlarımın düz olması işime geliyordu.
Dolaptan çantamı alıp içine kulaklık ve cüzdanımı koydum. Üstüme her zaman kullandığım parfümü boca ettikten sonra odamdan çıktım. Abimin odasına gitmeden Fatih'e mesaj attım.
Berfu: Hazırım, sen de evden çık istersen.
Fatih: Tamam canım, çıkıyorum hemen.
Karşıdaki odaya baktım, kapısı hafif aralıktı. Kapıyı tıklattım. Abimi aralıktan gördüğüm kadarıyla uzanıyordu. Üstündeki sıfır kol tişörtü ve altındaki şortuyla tüm yatağı kaplayacak derecede uzanıyordu. Hem boy olarak hem de cüsse olarak benim iki katım olan adamdan ne bekleyebilirdim ki?
Hiç istifini bozmadan, "Gel abim," dedi. Elindeki telefonu bir saniye olsun bırakmamıştı. Finaller asla umurunda değil gibiydi. Finalleri benden sonra başlamasına rağmen gereğinden fazla rahattı. Sanki birinci sınıftan beri vermem gereken ders benimmiş gibi.
Usul usul yanına ilerleyip oturdum. "Çıkıyorum ben," dedim. "Fatihle konsere gideceğiz."
Kaşlarını çattı anında. Gözlerini bana çevirmişti çoktan. Al işte! Boşuna mı söylendim ben onca zaman. "Niye şimdi söylüyorsun?" göz devirdim. "O kadar zaman söyledim bir kere bile can kulağıyla dinlemedin ki!"
Telefonu sonunda elinden bıraktı. "Ne zaman dinlememişim ben seni?" diye sordu kendinden emin tavrıyla. Sorusuna soruyla karşılık vererek, "Son iki haftadır?" dedim.
"Hadi be oradan!"
"Yahu git bizimkilere sor. Hepinize aynı anda söyledim. İzin bile aldım geçen hafta."
Mahcup tavırla gözlerini kaçırdı, uzandığı yerde doğruldu. "Tamam ama bunun karşılığında bir isteğim var," yüzümü buruşturdum. Nereden çıkmıştı durduk yere bu istek?
"Neyin isteği bu şehzade hazretleri?" sinsi bir yüz ifadesine büründü. Yan bakışlarla bana bakmaya başladım. Göz devirdim. "Islak kek?"
Elimi tutup hızlı hızlı sallamaya başladı. "Bir tepsi?"
"Tamam."
"Anlaştık."
Sonunda zorla elimi çekip kolumu ovmaya başladım. "Sonunda abi ya! Sallayıp durmaktan kolum koptu!"
"Bak unutma, bir tepsi."
"Ay tamam ya, anladık," dedim gayriihtiyari. "Bir tepsiyi nerene yiyeceksin ayrıca ben o bir tepsi keki nasıl yapacağım, hiç bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ - Tamamlandı
Chick-LitSesi nahif, sakin, yatıştırıcıydı. On saat söylese sıkılmaz yine dinlerdim onu. 'Dur bekle kokunu içime çekeyim' Şarkının dediğini yaptı. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Saçları yüzümü gıdıklandırınca kıkırdadım. Şarkının ve onun b...