(Düzenlendi.)
On yıl... dile kolay on yıl. Bunca zamandan sonra tekrar görecek olmam, beni heyecanlandırıyordu. Biraz da korkum vardı tabii. Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı korkusu. Evimin, odamın, mahallemin aynı olmayacağından korkuyordum.
Babamı ve annemi en son bıraktığımda ikisi de oldukça gençti, diriydi. Şimdi muhtemelen yaşlanmışlardı ve saçları az da olsa beyazlamıştı. Onları tahmin ettiğimden daha yaşlı bulmaktan korkuyordum.
Her şeyin mükemmelken bir anda kara bulutlar peyda olması gibi bir gerçek vardı hayatımızda.
Ellerimi karnımın üstünde kenetledim. Gülümsüyordum. Şu an bulunduğum konumdan oldukça mutluydum. "Heyecanlı mısın?" sol tarafımdan tanıdık sesi duymamla o tarafa döndüm.
Kafamı sallarken, "Evet," dedim. "Oldukça heyecanlı ve meraklıyım."
Ameliyatı onların sayesinde olacaktım. Tanıdıkları doktorlarına getirmişlerdi. Yurt dışından yeni gelmişti konuştuğumuz üzere.
Doktora gidip gitmeyeceğimi bana sorsalardı reddecektim, biliyordum. Bu yüzdendi onların her şeyi habersiz yapmaları. Çünkü umudum yitip gitmişti. Yeniden, ilk zamanlardaki gibi umutlanmıyordum.
Odada oluşan uğultuda kapının sesini duydum. "Merhaba," bu Nihat Beydi. "Berfu, hazır mısın?"
"Evet hazırım."
"O zaman seni ameliyata hazırlayalım," ritimli halde ayak sesleri herkesin çıktığına işaretti.
"Ayağa kalk yavrum," annemin elimden tutmasıyla ayağa kalktım. Annemin dışında bir kişi daha vardı. Annemin üstümü çıkarırken onun pantolonumu çıkarmasından anlamıştım.
Kısa sürede hazırlandıktan sonra kafama bir şey geçirildi. Elimle dokunduğumda naylonumsu bir şeydi. "Bone geçirdim saçına, korkma," yabancının cümlesiyle gülümsedim.
Kapı tekrardan açıldı ve bu sefer kolumdan yardım ederek bir yere oturttular. "Tekerlekli sandalyeye de oturduğuna göre seni ameliyathaneye alabiliriz."
Tekerlekli sandalye hareket ettiğinde arkama sindim. Bir anda hareket edince korkmuştum. Aslında kalbimin ağzımda atmasının yansımasıydı. Heyecandan elim ayağım buz kesmişti.
Elimi kaldırıp arkaya götürdüğümde Fatih'in sesini duydum. "Benim," elimi geri çektim.
Ameliyathanenin önüne geldiğimizi durunca anladım. Kafamdan öpüldü. "Seni burada, ameliyathanenin önünde bekliyoruz güzel kızım. Korkma," sebepsiz yere burnum sızlasa da kafamı salladım babama. Annem sıkıca elimi tutup öptü, abim burnumu sıktı, Melih abi ise sırtımı sıvazlayıp burada olduğunu belli etti.
Sıranın Fatih'e geldiğini tahmin ediyordum. Kulağımda nefes hissettim. "Sakin ol. Eğer korkarsan peri kızı olduğunu hayal et veya şarkı söyle, bol şanslar," gülümsedim.
Tekerlekli sandalye tekrar hareket ettiğinde sırtımı yasladığım yerden çekip döndüm. Doğru tarafa mı döndüm emin değildim ama umurumda değildi. Olabildiğince el salladım onlara.
Sonunda hasret bitiyordu. Dünyaya, hayatıma, aileme olan tüm hasretim bitiyordu. Ameliyattan sonra tedbir amaçlı belki birkaç gün sonra görmeye başlayacaktım ama bu umurumda değildi. Sonunda görecektim nasılsa. Acele etmemin anlamı yoktu.
Yatağa yatırıldığımı hissettim. Sol koluma birisi dokunurken sağ elimin üstüne bir şey yapıldı, bu acıtmıştı. Monitörden çıkan bilindik ses dışında etrafımdaki insanların da sesleri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ - Tamamlandı
Literatura KobiecaSesi nahif, sakin, yatıştırıcıydı. On saat söylese sıkılmaz yine dinlerdim onu. 'Dur bekle kokunu içime çekeyim' Şarkının dediğini yaptı. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Saçları yüzümü gıdıklandırınca kıkırdadım. Şarkının ve onun b...