(Düzenlendi.)
Sesten dolayı irkilerek uyandım. Acıyan gözlerimi zorla aralayıp etrafa bakındım. Aynı ses, tekrardan odada yankılanınca sağıma döndüm. Komodinin üstündeki telefonum durmadan çalıyordu. Yeşil tuşa bastıktan sonra uyku sersemi hoparlörü de açtım. "Efendim?" uykulu sesim, kimseyi umursayacak durumda olduğumu gösteriyordu. Olması gereken uyku saatimden bir saat geç uyumuştum. Bu uyuşukluğum, gözlerimin acıması çok normaldi.
"Uyuyor muydun?" kulaklarımı Gamze'nin mahcup sesi doldurdu. "Hıhı," dedim konuşmaya üşenerek. "Her neyse, kalk ve çay koy. Kahvaltılık bir şeyler aldım, birlikte yiyelim."
"Tamam."
Nefes alışını duydum. "Berfu çabuk yataktan kalk, sokağın başındayım," dediğinde sinirle gözüm kapalı örtüyü bir ayağımla teptim. "Of tamam ya!" cevap vermesine zaman bile tanımadan aramayı sonlandırdım.
Sırt üstü uzandığım yatakta gözlerimi açtım. Saat daha sabahın körüydü ve bugün hafta sonuydu. Ben güzelce ve mümkün olduğunca uzun uyuyacağımın hayalini kurup uyumuştum. Sabahın erken saatinde uyandırmak ne demekti yahu?
Gamze'nin dırdırını çekmemek adına zoraki yataktan kalktım. Kalktığım an gözümün önünden sarkan saç tutamımı elimin tersiyle ittim. Sabahın şu saatinde Gamze hanımın istekleri bitmiyordu. Tabii kendilerinin dersi hep öğlen olduğu için hiçbir şekilde halimden anlamıyordu.
Odamdan çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Bir nebze de olsa ayılmayı beklerken hiçbir etkisi olmadı soğuk suyun. Bezmişlikle yüzümü kuruladım. Mutfağa geçtiğimde çaycının altını açarken zil çaldı.
Ayaklarımı sürüyerek kapıya vardım. Kapıyı açtığımda elindeki kese kağıtlarını kafasının hizasına kaldırmış sırıtan bir Gamzeyle karşılaştım. Havanın soğukluğuna ve kapalı oluşuna inat enerji saçıyordu. "Hoş geldin," dedim kenara çekilerek. "Ayrıca günaydın."
Ayakkabılarını çıkardığı gibi üzerime çullandı. "Hoş buldum ve günaydın canım!" dedi neşeyle. Gerçekten de aşırı mutlu duruyordu ve bunun sebebini merak etmeye başlamıştım. Beni es geçerek hızla mutfağa geçti. Uyuşuk adımlarla mutfağa yürürken o çoktan kaynayan sıcak suyu alıp demliğe döküyordu.
Parmaklarım buzdolabının kulpunu buldu. Kahvaltılık çıkarıp masaya dizdim. Gamze, susmadan ve nefes almadan bir şeyler anlatıyordu ama o kadar uykum vardı ki... onu dinlemem aşırı zorlaşıyordu.
"Berfu?" dedi soru soran sesiyle. Onu dinleyip dinlemediğimi kontrol ediyordu muhtemelen. "Efendim," dedim elimdeki domatesi tezgâha koyarken. "Sen beni dinliyor musun?"
Bakışlarımı anında ondan kaçırdım. Dinlemediği anlayınca ofladı. "Ama yaaa! O kadar şey anlattım, hiç mi dinlemedin?" derken umutla bana baktığını anladım. Saniyelik onunla göz göze geldikten sonra kaşlarımı yukarı kaldırdım.
Domatesleri yıkadıktan sonra yanıma gelip ellerimden tuttu. Islak ellerimi umursamadan bir aşağı bir yukarı kaldırıp indirmeye başladı. "Biraz hareket!" dedi cıvıl cıvıl. "Biraz enerji!"
Bir benden bağımsız eden kollarıma bir Gamze'ye baktım. O kadar neşeli ve komik duruyordu ki, gülümsemeden edemedim. "Tamam," dedim gülümsememin arasından. "Beni rahat bırakırsan anlattığın şeyi dinleyeceğim."
Elleri anında bırakırken, "Ayy tamam!" dedi. Hande'nin gidişinden sonra eski haline dönmesi çok zaman almıştı. Son zamanlarda daha da iyiye gidiyordu ruh durumu. Son bir buçuk aydır o kadar kırılgan ve çekingen davranmıştı ki herkese, birisi onunla iletişime geçecek olduğunda aşırı nazik hareketler sergiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ - Tamamlandı
Chick-LitSesi nahif, sakin, yatıştırıcıydı. On saat söylese sıkılmaz yine dinlerdim onu. 'Dur bekle kokunu içime çekeyim' Şarkının dediğini yaptı. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Saçları yüzümü gıdıklandırınca kıkırdadım. Şarkının ve onun b...