(Düzenlendi.)
Kafamı omuzuna yasladım. İnsanları rahatlatacak derecede esen rüzgarla bir anlığına gözlerim kapandı. Tüylerimin diken diken olması bile hoşuma gitmişti. Dışarıdan gelen araba, insan veya müzik seslerini dinledim. Dinledikçe hissetmeye, hissettikçe düşüncelerim uçup gitti.
Biraz yalnızlığa ihtiyacım var. Her şey mükemmel şu an. Hayatımdaki bütün insanların benim için bir şeyler yapmaya çalışması gülümsetiyor fakat bu içten bir gülümseme değil. Kalbimde, beynimde, iliklerimde hep o olduğu sürece de olmayacaktı bunu çok iyi biliyorum. En azından bunu atlatana kadar herkese sahte ve yapmacık davranışlar sergileyecektim.
Derin bir nefes aldım. Tekrar bir rüzgar esti ama bu sefer irkilmedim. Gözlerimi açıp karşıya baktım. Karşı apartmanın balkonunda oturan sarmaş dolaş orta yaşlarda çifti gördüm. İstemsizce gülümseme kapladı dudaklarımı.
Acaba ne gibi bir zorluk atlatmışlardı da birbirlerini bulmuşlardı? O zorlukları belki birlikte aşmışlardı. Kandırma, kurmaca olmadan hem de. Masaya koyduğum telefonumun ışığı yanıp söndü birkaç saniye içinde. Göz ucuyla baktığımda mesajdı ama kimin attığını tam görememiştim. Gecenin bir vakti sınıf grubundan mesaj atılsa bile sessizdeydi grup. Bildirim olarak düşeceğini sanmıyordum.
"Abi..." dedim sadece onun duyabileceği tonda. "Sence her yapılan hata affedilir mi?" yabancıydım ben bu konulara. Bilmezdim birisine küsmeyi. Bilmezdim birisinin nasıl affedileceğini. Akrabalarım bana hep daha yumuşak davranmışlardı. Ailem hep el üstünde tutmuştu beni. Çocukken arkadaşlarım tarafından sevilen biriydim ama son on yıldır böyle bir şey gerçekleşmemişti.
Kimseye küsmemiştim. Kimseyi affetmemiştim. Kimsenin affetmek için hata yapmasına izin vermemiştim.
İç çekti. "Bilmem," dedi omuzlarını kaldırıp indirirken. "Bir, bazı hatalar affedileceğini bildiği için yapılır. İki, bazı hatalar ise affedilmeyeceğini bilse dahi yapılır," dedi. "Üç, bazı hatalar ise karşıdaki insanı düşündüğü için yapılsa dahi söylenmez. Yani insanlar karşıdaki kişiyi ilgilendirmese de geçmişte yaptığı hatayı söylemek istemez. Gerek duymaz. Çünkü yaptığı hata, çoktan geçip gitmiştir onun için."
"Eee?" dedim mayışarak.
"Yani karşısındaki kişiyi ilgilendirdiğini düşünmez, çünkü ondan önce yapılmış bir hatadır. Tekrar ne hatırlamak ister ne de karşısındaki insanı üzmek ister."
"Peki..." dedim altıma aldığım ayağımı sandalyeden sarkıtarak. "Sen hangi hatayı affederdin?" kafama yasladığı kafasını benden çekip yan gözle bana baktı.
Bakışlarını masaya çevirdi. "Sanırım üçüncüyü," dedi. "Hata yapan kişinin tek yaptığı şey karşısındaki insanı düşünmek."
Anlık olarak huylanmamla silkindim. "Melih abinin anlattıklarını duydum bugün," dedim kafamı omuzundan çekerken. "Fark ettim," dedi hemen. "Duymasan böyle bir soru sormazsın."
Gülümsedim.
"Adamı sevmiyorum ama yine de, bir de ondan dinle olan biteni Berfu," kolunu omuzuma atıp kendine çekti. "Seni dinlemediğimde aramızda nasıl bir iletişim kopukluğu vardı, hatırla," kolumu sıktı. "Bunu anladığında ona göre hareket etmeye başla."
"Hazır hissetmiyorsam?" diye saçma bir soru sordum.
"Hazır hissetmiyorsam diye bir şey yok bu durumda Berfu," dedi. "Hazır hissetmek zorundasın. Hele ki ikiniz de birbirinize bu kadar bir şey hissediyorken, hazır hissetmeme gibi bir lüksün yok."
Abimin aramızdaki ilişkiyi anlaması çok normaldi. Asıl anlamaması salaklık olurdu.
Omuz silktim. "Hazır hissedince," dedim sadece. Ofladı. "Ya pes ederse?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ GÜZELİ - Tamamlandı
ChickLitSesi nahif, sakin, yatıştırıcıydı. On saat söylese sıkılmaz yine dinlerdim onu. 'Dur bekle kokunu içime çekeyim' Şarkının dediğini yaptı. Yüzünü boynuma yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Saçları yüzümü gıdıklandırınca kıkırdadım. Şarkının ve onun b...