peki aşkım

958 94 28
                                    

‹mark pov›

Babam neresi olduğunu bile bilmediğim bir yerde tatil yaptığı için tüm şirket sorumlulukları omuzlarımdaydı. Elbette bu sorun değildi ama onun hasta olduğu için maalesef(!) aramıza katılamadığını sanan bütün yaşlı hissedar ve iş adamlarıyla konuşmak oldukça sıkıcıydı.

Donghyuck uzun bir süre yanımda kedi gibi beklemiş ve hiç sesini çıkarmadan beni izlemişti ama sırf benim yüzümden sıkılmasını istemiyordum. Yangyang'ın yanına gitmesini söylemiştim bu yüzden kısa bir süre önce. Şimdi ise önümüzdeki günlerde başlayacağımız projeyle ilgili konuşuyorduk. 

Arada bir sohbete katılıp genelde elimdeki viski bardağını izlediğim ortam beni iyice sıkmıştı. Bakışlarımı kaldırdığımda Yukhei ve Jungwoo'nun yine atıştıklarını gördüm birkaç metre uzağımda. Gözlerimi etrafta gezdirip Donghyuck'u göremediğimde ise telaşlandım.

Şirketimizin  önemli hissedarlarından biri, aynı zamanda çocukluk arkadaşım olan Youngho omzuma vurdu hafifçe ve kafasıyla yan tarafta bir yerleri işaret etti. Donghyuck Jaemin ile konuşuyordu. 

Rahatlayarak tuttuğum nefesimi bıraktım. Jeno yanına yaklaşıp canını sıkacak diye içim içimi kemiriyordu. Vakti gelince elbette yüzleşeceklerdi ama bu yüzleşmenin, doğru düzgün yanında bile olamadığım bu gecede olmasını istemiyordum.

Saatime baktığımda 23.07 olduğunu gördüm. 

Birazdan davet bitecekti ve büyük çoğunluk Toska'daki partiye geçecekti. Yaşlı kesimin oraya gitmeyeceğini bilerek rahatladım ve müsaade isteyerek yanlarından ayrıldım. Bir masaya yaslanmış sıkıntıyla önündeki bardağı izleyen Donghyuck'un yanına gittim.

Saçlarını okşadığımda gözlerimin içine bakıp gülümsedi tatlı tatlı.

"Bakıyorum şarapla sohbete dalmışsınız."

"Ya hiç sorma! Baya eğlenceli biriymiş kendileri."

Önündeki bardağı alıp tek seferde içindeki tüm şarabı kafama dikip bitirdim. 

"Geçen seferki gibi olmasın diye mi içmiyorsun." dedim sırıtarak.

"Onun gibi bir şey..." duraksadı "Bir de tadı acı birazcık."

Ensesinden çekip alnına bir öpücük bıraktım.

"Gidelim mi artık."

Neşelendiğini hissettim. Hevesle başını salladı.

Ona aşırı yakışan kıyafetlerini süzdüm, kesinlikle kendi ellerimle çıkartmak istediğim gömleğinin ilk düğmesini açıp esmer tenine bakarak konuştum.

"Yangyang'ı bul, üzerinizi değiştirip beni arabada bekleyin." cebimden arabamın anahtarını çıkarıp uzattım.

Anahtarı alırken hafifçe öptü dudağımın kenarından.

"Peki aşkım."

Ve yanımdan geçip gitti. 

Sadece aşkım demesi bile içimde unuttuğum ücra köşelerin alev alev yanmasına sebep oluyordu. 

Genelde utangaç yapısı yüzünden birbirimize diğer sevgililerin sık sık kullandığı hitap şekilleriyle seslenmezdik ve bu bana ilk defa aşkım deyişiydi. Bu kadar hoşuma gitmiş olması da inanılmazdı tabi ki de.

Kafamı, beynimde dönüp dolaşan aşkım sesinden kurtulmak ister gibi hızlıca iki yana sallayıp davetlilere veda etmeye gittim. İyi bir ev sahibi olmam gerekiyordu. 

Bir süre sonra, siyah saçları, siyah takımı, elindeki içki bardağı ve soğuk bakışlarıyla beni izleyen Jeno'ya rastladım. 

Tüm kaslarım gerilirken, kendimi sırf Donghyuck için ona hafifçe baş selamı vermeye zorladım. Aynı şekilde karşılık verip içkisini bitirdi. Sonra gelip tam karşıma dikildi.

"Donghyuck iyi görünüyordu."

"İyi olması için çabalıyorum çünkü."

Hafiften sarhoş olduğu belliydi.

"Seviyor musun onu?"

Hafifçe gülümsedim.

"Çok."

Kaşlarını çattı.

"Eski Mark'a ne oldu peki? Her gece başkasıyla takıldığın gibi hoş olmayan bir şöhretin var."

"Dediğin gibi Jeno." dedim her kelimenin üzerine basa basa "Eski."

"Değiştiğini nereden bileceğim."

Kaşlarımı çattım. Sakin kalmaya çalışmak zordu.

"Sen Jaemin ile tanıştıktan sonra nasıl bir daha başkasıyla olmadıysan, ben de olmayacağım. Geçirdiğimiz değişim pek de farklı değil."

"Benim Jaem'i sevdiğim kadar çok sevdiğini mi söylüyorsun yani?"

"Boyutunu açıklayamayacağım kadar çok sevdiğimi söylüyorum."

Bir anda omuzları düştü ve suratını astı.

"Beni affeder mi? Onu özledim."

Her ne kadar Donghyuck'u ağlatmış olmasını unutamasam da, barışmalarını çok istiyordum.

"Onunla sakince konuş." omzunu destek olmak isteyerek hafifçe sıktım "Ve için rahat olsun. Hayatımı adamak istediğim kişiyi buldum, onu mutlu etmek için her şeyi yaparım."

"Jaemin sana güveniyor. Ben de Jaemin'e gözüm kapalı güvenirim. Ve sanırım Donghyuck da seni gerçekten seviyor."

Cevap vermek için ağzımı açacaktım ki birden Jaemin gelip ikimizin de sırtına hızlıca vurdu.

"Barıştınız demek!"

Jeno anında itiraz ettti.

"Sadece ona bir şans verdim!"

Jaemin sevgilisinin yanağından bir makas aldı.

"O şansı Donghyuck çoktan vermiş paşam, sana kabullenmek düşüyor."

Jeno ofladı. Jaemin kaşlarını çattı.

"Neden bu kadar içtin sen? Daha partiye gideceğiz aptal!"

Sonra bana veda edip kol kola uzaklaştılar.

İçim rahatlamış bir şekilde aşağıya indim. Donghyuck çok sevinecekti.

Arabaya yaklaştığımda ikisini de arka koltukta buldum. Garip bir şey yapıyorlardı.

Yangyang  dudaklarını büzmüş Hyuck'a yaklaşmaya çalışıyor, Hyuck da çığlık atarak onu itmeye çalışıyordu. 

Hemen kapıyı açıp Yangyang'ın yakasından çektiğim gibi dışarı çıkardım.

"Ne yapıyorsun sen!"

Donghyuck hızlıca arabadan çıktı ve koluma yapıştı.

"Yangyang çok fenasın ya!" diye bağırdı.

"Ne yapayım ya!" diye karşılık verdi Yangyang da aynı ses tonuyla.

Donghyuck'a çevirdim bakışlarımı.

"Ne oluyor burada."

O cevap veremeden Yangyang konuşmaya başladı.

"Bu çocuk senin yüzünden artık öptürmüyor kendini bana ya! Önceden ne güzel öpüp dururdum şap şup..."

Yangyang konuşmaya devam ederken Donghyuck sıkıntılı gözlerle bana baktı.

"Çok sarhoş, giyinmeye bile zor ikna ettim."

Donghyuck'un saçlarını okşadım ve ön kapıyı açıp binmesini sağladım. Yangyang'a döndüğümde bana kaşlarını çatmış, sinirli sinirli bakıyordu.

"Arkadaşımı benden çalamayacaksın!"

Cevap vermedim ve onu da arabaya bindirip öne geçtim. Endişeli gözlerle, koltuğa yapışmış gibi görünen Yangyang'ı izleyen Donghyuck bakışlarını bana çevirdi.

"Toska'ya vardığımızda yüzünü yıkarız, kendine gelir biraz." diyerek onu teselli ettiğimde gülümsedi.

Arabayı çalıştırdım. Hızlı olmalıydım çünkü parti tam olarak 23.59'da başlayacaktı.










bu bolum sadece mark ve jeno barissin diye yazildi.

stay alive ⸸ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin