‹mark pov›
"Sen benim en başarılı işimsin. Sayemde neredeyse kusursuz oldun. Yakışıklısın, soğuk kanlısın, şirkette başarılısın. Uzun yıllardır senden elimi çekmişim gibi görünüyor ama sayemde böylesin."
İfadesiz tutmaya çalıştığım bakışlarımı ona çevirdim. Hafifçe kıvrılmış dudakları ve benimkine çok benzeyen gözleriyle bana baktı.
Dışarıdan bakan biri, ifadesinin merhametli göründüğünü söyleyebilirdi ama benim 24 yıllık tecrübem bana bu bakışların tamamen sinsi bakışlar olduğunu söylüyordu.
Yılan gibi sinsi.
"Tek bir kusurun var."
İstemsizce lafını kestim.
"Eşcinsel olmam mı? Bunu fark edip önüne geçemediğin için çok pişmansındır."
Alaycı bir ifadeyle konuşmuştum ama beklediğim gibi gülümsemesi solmamıştı, aksine daha da kıvrıldı dudakları.
"Hayır oğlum. Eşcinsel olduğunu lise yıllarından beri biliyorum. Eve getirdiğin çocukların haberi kulağıma gelmiyor mu sanıyordun?"
İşte şimdi şaşırmıştım. Yani aslında, normaldi öğrenmesi ama hiç belli etmemişti. Ben sadece bakarken o konuşmaya devam etti.
"İlk başlarda geçici bir heves sandım, ya da dikkat çekmek istediğin için yaptığını düşündüm ama böyle olman sorun değil. Gerçi aksini tercih ederdim ama en azından torunum olmayacağı için seviniyorum, çocukları hiç sevmem bilirsin."
Sinirden kanım ısındı ama belli etmemek için kendimi sıktım ve düz bir sesle konuştum.
"Biliyorum tabi ki. Minseok öldüğünde hiç üzülmemiştin, o da çocuktu. Senin çocuğundu."
Sinir bozucu gülümsemesi bir türlü bozulmuyordu.
"Duygularımı hiçbir zaman açıkta yaşamam oğlum, kısa bir süre öncesine kadar sen de benim gibiydin."
İmalı sesini umursamayıp omuz silktim. Kardeşim hakkında konuşmak istediğim son kişi bile değildi babam. Konuyu değiştirmek için sordum.
"Peki neymiş kusurum?"
Gülümsemesi yavaşça soldu, bakışlarını duygusuz tutmaya çalıştığı belliydi ama gözlerindeki öfkeyi görebilmiştim.
"O çocuk."
Donghyuck'tan bahsediyordu. Ben de bana bunun nutuğunu ne zaman çekecek diye bekliyordum zaten.
Şimdi sinir bozucu bir şekilde sırıtma sırası bendeydi.
"Hangi çocuk?"
Sesim yine alaycıydı ve bu onu sinirlendirmek yerine yine gülümsetti. Hadi ama, yine mi!
"Evine aldığın, yanından ayırmadığın, ağaç evine bile götürdüğün o üniversite öğrencisi."
Sesi tehditkardı, tüm kaslarım gerildi o an. Cevap bile veremedim.
"İlk başta onu da diğerleri gibi kullanıp bırakacaksın sandım ama hala seninle. Sence de biraz fazla uzamadı mı? Sıkılmışsındır."
Sert bir sesle konuştum.
"Ona. Aşığım."
Babam ufak bir kahkaha attı ve önündeki çay fincanına uzanıp bir yudum aldı. Sert bakışlarımı üzerinden bir saniye bile çekmedim.
"Aşk mı? Hadi ama oğlum, sen aşk için fazla soğuksun, bunu ikimiz de biliyoruz. Benim gibisin sen de."
"Senin gibi falan değilim."
İyice sinirlenmeye başlamıştım, acilen Donghyuck'a sarılıp sakinleşmem gerekiyordu. Bu sırada babamın bakışları değişti. Ciddi ifadesiyle tam gözlerimin içine baktı.
"İşte bu yüzden kusurlusun. Onun için geceler boyunca hastanede sabahladığın için anlamak zor olmadı ama en azından inkar etmeni ummuştum."
Kalkmaya yeltendim, fazla bile dinlemiştim saçmalıklarını ama ben ayağa kalktığım gibi konuşmaya devam etti.
"Hemen gidecek misin oğlum? Sana sevgilini kimin kaçırttığını söyleyecektim."
Olduğum yerde donakaldım. Evet sesi alay eder gibi geliyordu, ilişkimi onaylamadığı belliydi ama bunun hakkında yalan söyleyecek değildi herhalde. Hemen oturdum.
"Kimmiş?"
Sesim fazla heyecanlı çıkmıştı sanırım, babam hafifçe güldü.
"Sakin ol, anlatacağım."
Çayından, beni çıldırtacak yavaşlıkta bir yudum daha alıp konuştu.
"Asıl amacım küçük sevgilini bulup seni mutlu etmekti ama bir anda ortaya çıktı. Ben de onu kimin kaçırdığına odaklandım ve buldum. Adamın adı Park Changwoo."
Önüme uzattığı fotoğrafa baktım ve tekrar babama döndüm.
"Kimin için çalışıyor?"
Fotoğrafı sımsıkı tutmuştum. Demek bu pislikti Donghyuck'uma el kaldıran.
"Çalıştığı kişi aslında tanıdık..."
Kaşlarımı çattım.
"Ne demek istiyorsun? Adını söyle!"
Bu sefer önüme başka bir fotoğraf itti.
"Lee Dongyeon."
Dilim tutulur gibi oldu. Fotoğrafa bakarken güçlükle kekeledim.
"A-ama bu..."
"Evet" dedi babam anlayışlı bir sesle. "Donghyuck'un babası."
selam naber arkadaşlar ben ünili oldummm🥳
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stay alive ⸸ markhyuck
Short Storyare you thinking about the last time? your lips all over me. /tove lo - thousand miles ‹markhyuck› texting ' düz yazı ' 2 ekim 2021: #markhyuck #1 ✨