seni hep istiyorum

1.5K 133 78
                                    

‹mark pov›

Çaldığım kapı son derece hızlı bir şekilde açılmıştı ve Donghyuck kocaman parlayan gözlerle bana bakıyordu alttan alttan. Kollarımı açtığım gibi aralarına girdi, beni puzzle parçammış gibi tamamlamasına bayılıyordum.

Saçlarına birkaç öpücük bırakıp beline sardığım tek kolumla onu uzaklaştırdım. Diğer elimde ona aldığı yemeğin paketi vardı ve soğumadan yedirmek istiyordum.

"Hadi içeri geçelim."

Kafasını salladı ve benim önümden içeri girdi.

"Hoş geldin."

Salondaki koltuğa yan yana otururken, elimdeki paketi önümüzdeki sehpaya bıraktım ve karşımızdaki televizyonda açık olan videoya baktım.

"Yine mi aynı diziyi izliyorsun?"

Kafasını hafifçe yana yatırdı, bu dünyanın en sevimli görüntüsü falandı.

"Çok seviyorum bunu."

Elimi yanağına koydum, yüzünü elime yasladı. Yanağını okşarken konuştum.

"Ama çok ağlıyorsun sonra."

"Olsun. Yine de çok seviyorum."

"Ama ben de ağlamanı hiç sevmiyorum."

Koktukta bana iyice yaklaştı, yine kollarımın arasındaydı. Bir kolumu bacaklarının altından geçirip kucağıma oturttum. Şimdi yüzlerimiz aynı hizadaydı.

"Seni düşününce ağlamam geçiyor."

Gözlerime bakışından ne istediğini anlıyordum ve o an ikimiz de aynı şeyi istiyorduk. Kollarım yine belindeydi, o ise iki yandan omuzlarıma tutunmuştu. İyice bana yaklaşmasını sağladım.

Şimdi dudaklarımız arasında sadece birkaç santim vardı. Her seferinde olduğu gibi heyecanlandığını hissediyordum, gözlerini kapatırken yutkundu.

Sanırım uzun sürecek sandığı için ben dudaklarına kısa bir öpücük kondurup geri çekilince kaşlarını çattı. Kısa kesmiştim çünkü öpmeye başlasaydım duramazdım.

Onu kucağımdan yanıma indirip sehpanın üzerindeki pakete uzandım.

"Soğumadan önce sana yemek yedirelim güzel çocuk."

Kafasını salladı ve elimdeki pakete uzandı, geri çektim.

"Hayır bunu ben yapacağım. Sen istersen dizi izlemeye devam edebilirsin."

Kafasını iki yana salladı bu sefer de.

"Seni izlemek daha güzel."

Gülümsedim ve ilk lokmayı ağzına uzattım. Dudaklarını aralarken nefes kesici görünüyordu.

"En azından beni izlerken ağlamazsın."

Ağzındaki yemeği çiğnerken gülümsedi. O yemeğin kalanını yerken pek konuşmadık, sonra da arta kalan paketleri çöpe atmak için odadan çıktı.

Onunla genelde şehirdeki stüdyo dairemde buluşuyorduk ama bu eve de ilk gelişim değildi. Her geldiğimde yaptığım gibi etrafı izlemeyi seviyordum çünkü her yerde ondan bir parça görmek burayı güzel yapan şeydi. Kuzeniyle ve çoğu zaman onunla birlikte gelen sevgilisiyle yaşıyordu ama eve pek uğramadıkları da bir gerçekti.

Birkaç dakika sonra yanıma geri döndüğünde gelip direkt kucağıma oturmuştu. Bu sefer dudaklarıma yaklaşan oydu. Kendinden emin hareketlerine bayılıyordum.

"Şimdi vakti geldi mi Mark Lee?"

İsmimi onun ağzından duymayı seviyordum. Ben dudaklarımızı birleştirirken onun bir eli saçlarımı dağıtıyordu. Sadece bir gün görürşmemiştik ama onu böyle tatma hissini özlemiştim.

Epey uzun tuttuğumuz öpüşmeden sonra alnımı alnına yasladım, nefes nefeseydi ve gözleri kapalıydı. Ellerimle kalçalarını kavrarken konuştum.

"Daha geçen gece yaptık, iyi olacak mısın? Yapmak zorunda değiliz."

Her seferinde bunu söylerdim çünkü kendini bir şeye mecbur hissetmesini istemiyordum. Aramızdaki yaş farkı yüzünden hissettiği şeyleri anlayabiliyordum. Ve açıkçası, onunla sabaha kadar sadece sarılarak oturmak bile benim için gayet güzel bir aktiviteydi.

O ise alınlarımızı ayırıp yüzünü boynuma gömdü. Boynumdaki benime ufak bir öpücük bıraktıktan sonra konuştu.

"Seni hep istiyorum."

🩹🩹🩹

s2s yazmayayim dedim 🤐🤐🤐
mark cok uwu geliyo gozume, hyuckla ayirasim geldi smdofkfoekdkfgkrkekfkfk



stay alive ⸸ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin