stay alive

799 75 27
                                    

bölüm şarkısı: twenty one pilots - truce

‹hyuck pov›

İyi haber, ölmemiştim.

Şahsen bu beni şaşırtmadı değil, her zamanki gibi bu sefer de Murphy kanunları yerini bulur ve gidebilecek her şey ters gider sanmıştım.

Kendimce hayata veda ettiğim, Minhyung'a veda ettiğim gece o kadar kabullenmiştim ki bir ölü olduğumu...

Ama işte, bir anda çok daha iyi hissederek uyuduğumu fark ettim. Gözlerimi açmak istediğimde açamıyordum, hareket de edemiyordum. Bilincim çok kısa süreler açılıp sonra geri gidiyordu sanırım.

Bazen birkaç kelime yakalayabiliyordum, Yangyang her seferinde hıçkırıklarını tutamıyordu sanırım. Jaemin "ne olursun uyan" diye yalvarmıştı onu duyduğum iki seferde de. Jeno mutlu çıkarmaya zorladığı sesiyle ne olduğunu bile hatırlamadığım şeyler söylemişti. Birkaç kez annemin ağlamasını duydum, büyürken o kadar çok duymuştum ki nefes alışından bile tanırdım zaten. Arada bir de doktor ve hemşireler falan olduğunu tahmin ettiğim, bana anlamsız gelen sohbetler duyuyordum. Tıbbi terimler cidden saçma sapan geliyordu kulağa ama her yaz yeniden izlediğim hastane temalı diziler sayesinde onlara aşinaydım.

Bana anlattıkları kadarıyla beni bulmaları 8 gün sürmüş ama bünyem aşırı hassas olduğu için gördüğüm muameleyi atlatmam da bir o kadar sürmüştü. Bir hafta kadar da bildiğiniz uyudum yani ve bu süre zarfında iki kişinin sesini hiç duymadım.

Babam ve Minhyung.

Babam olacak adamın benim kaybolduğumu duyup endişelendiğine falan inanmıyordum zaten, gelmemiştir diye düşünmüştüm hatta ama meğersem gelmiş. Yanıma gelip iki çift laf etmemiş sadece. İyi de yapmış, yemin ediyorum onu duysaydım uyanmazdım bile isteye.

Babam bir yana, bilincimi yönetebildiğim her an Minhyung'u düşünmüştüm. Nerede ulan bu adam? Neden gelmedi? Neden sesi yok? falan diyerek kafa patlatmıştım.

Cidden ona ihtiyacım vardı tamam mı? Bir ay boyunca onun sesiyle uyanmıştım. Neden kimsenin aklına gelmemişti beni uyandırmak için Minhyung'u kullanmak?

Neyse ki bir sabahın köründe, o kadar körü ki saat 5 suları, Minhyung'un da sesini duydum.

Now the night is coming to an end.
(Şimdi gece sona eriyor.)

Bilincim hiç olmadığı kadar berraktı ve bu şarkıyı bu sesten ilk defa dinliyor olmama rağmen şak diye tanımıştım. Benim Minhyung'umdu bu. Bana Truce söylüyordu. Ölüp de cennete gitmediysem eğer...

The sun will rise and we will try again.
(Güneş doğacak ve biz tekrar deneyeceğiz.)

Gerçekten oydu ve bana ilk defa şarkı söylüyordu. Hep ben az da olsa söylerdim, sesime iltifatlar yağdırması nasıl hoşuma gider anlatamam. Ona ise bir kere bile sen de söyle dememiştim. Keşke deseymişim...

Stay alive, stay alive for me.
(Hayatta kal benim için hayatta kal.)

Siktir! dedim o an içimden. Minhyung burada. Burada ve bana hayatta kal diyor, benim için...

O an ağlamaya başladım, yani Minhyung'un hemşire çağırıp o muazzam sesiyle "Ağlıyor! Neden ağlıyor? Canı mı yanıyor yoksa?" demesinden anlamıştım.

Onlar mutluluk göz yaşlarıydı çünkü çok mutluydum o an. Kendimi zorladım. İçimden yata yata nereye kadar Donghyuck falan diyordum. Ağzımdan sonunda bir şeyler çıkmıştı.

"Min- hyung..."

Seni seviyorum demek istemiştim ama o kadar güçlü değildim sanırım. O an Minhyung'un elini yanağımda hissettim.

"Donghyuck." dedi "Hadi uyan güzelim, yaparsın sen."

Evet yapardım. Hayattan vazgeçmek için fazla aşıktım ben, evimi yeni bulmuşken terk edip gitmek gibi bir şey yapmayacaktım.

Gözlerimi açtım. O vardı karşımda. Tüm güzelliğiyle. Dağılmış saçları, kızarmış gözleri, zayıflamış yüzü, beyaz teniyle. O deli olduğum kahve gözleri vardı karşımda, ağlamaktan belli ki yorgun bakıyordu o gözler. Ben yaşamaya çalışıyordum ama Minhyung nefesimi kesiyordu.

"Min-hyung." dedim yine. Adı benim için bir yakarış gibiydi, bir duadan farksızdı hatta o an.

"Efendim Apricity." dedi gülümseyerek. Böyle gülmek olur mu gözünü seveyim diyesim geliyordu yemin ederim. Böyle gülmek olur mu be Minhyung?

"Ben-" konuşmak benim için hiç bu kadar zor olmamıştı "iyi-" öksürdüm biraz, kendimi çok zorluyordum ama iyi olduğumu duysun istiyordum. Artık ağlamasın istiyordum.

"İyiyim."

Can havliyle söylediğimde Minhyung'un gözlerinden damlayan gözyaşlarını gördüm yine ama gülümsüyordu da.

Mutluluktan mı ağlıyordu yani? Artık üzülmesin diye canımı verebilirdim şu an ama can versem kesin daha çok üzülürdü değil mi? Hayatta kalacaktım o yüzden.

Hemşireler onu zorla çıkarırken sesini duydum, seni çok seviyorum diye bağırmış mıydı o cidden?

"Ben de..." diye fısıldadım duymayacağını bile bile. Kalbinde hissetse yeterdi zaten, ben de seviyordum onu, çok seviyordum.

Geceden yine korkacaktım ama biliyordum ki artık tek arkadaşım kendim değildim.*

✨✨✨

*burada yine truce şarkısına gönderme var, bilmeyenleriniz için sözler şöyle:
I will fear the night again
(Yine geceden korkacağım)

I hope I'm not my only friend
(Umarım tek arkadaşım ben değilimdir)

evd mrhba yine bölüm atıym dedim çünkü üzgünken yazmak iyi geliyor ve bu aralar çok üzgünüm 🙂👍🏻

nasıldı bölüm?

bu arada truce fav şarkılarım arasında ve kitaba da ilham olan şarkılardan biri anlayacağınız üzere.

yine de yazarken truce dinlemedim ÇÜNKÜ dive into you - rainbow - my youth'dan oluşan playlistimi bırakamıyorum...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


stay alive ⸸ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin