İyi Okumalar.
Bölüm Müziği: Carla Morrison - Disfruto
Londra'nın kalabalık gürültüsü, küçük erzak depomun gizli geçidine ulaşmıyordu. Burası bir kuşun kanat çırpmasını duyacağımız kadar sessizdi. Aynı zamanda da her an bir yarasa çıkacak kadar karanlıktı.Duvardaki meşalelerin ufak ateşi, elimdeki anahtarı aydınlatırken başımı tedirginlikle yukarı kaldırdım. ''Belki de geri dönmeliyiz.'' Dedim anahtarı avucum içine sıkıştırırken. ''Askerler gitmiş olabilirler.'' Diyerek yanımdaki bedenine çevirdim bakışlarımı.
Kapının ardındakileri görebileceklerime karşı kendimi hazır hissetmiyordum. En çokta bunun depomun içinde olmasının tedirginliğini yaşıyordum.
Dar olan koridorda heybetli bedenini bana doğru döndürmesiyle kendimi bir an duvara yaslanırken buldum. ''Ya da burada kalıp, bana aslında kim olduğunu söylemelisin.'' Diyerek bakışlarımızı hizalamak için hafifçe eğildi.
''Terra Oliver.'' Dediğinde fısıltılı şekilde çıkan sesine gözlerimi kırmadan ona baktım. İsmimin onun dudaklarının arasından çıkmasına sevindiğimi hissettim, adımı unutmamıştı.
''Neyden bahsediyorsun?'' Dediğimde istemsizce sertçe yutkundum. Tek eliyle bile beni yenebilecek olan adama başımı dik tutarak baktım. Keskin yüz hatları herhangi bir yumuşama göstermedi. ''Bu geçitten ve elindeki anahtardan bahsediyorum.'' Dedi bakışlarını elime çevirirken.
Elimde istemsizce sıktığım anahtar artık hafif bir acıya yer açmıştı. Kaşlarım bu duruma çatılır gibi oldu. ''Bu durumla benim hiçbir ilgim yok.'' Dedim benden kuşkulanmasını gerektirecek bir şey olmadığını savunurken.
''Tesadüf eseri karşılaşmaların kurbanıyım.'' Derken geçitten ve anahtardan bahsediyordum. Ama ona anahtarın elime nasıl geçtiğini söylediğimde bana inanıp inanmayacağını bilmiyordum.
Sadece kendimi nedensizce ona karşı savunma ihtiyacı hissediyordum. Bakışları hafifçe yumuşar gibi oldu. ''O zaman kendini daha fazla sıkma.'' Dedi gergin duran bedenimi hissetmiş gibi. ''Ve zarar verme.'' Diyerek elini anahtarı tuttuğum elime götürdü.
Büyük avucu, ona kıyasla küçük kalan elimi himayesine alırken, hiç zorlanmadan parmaklarımı araladı. Anahtarın üçlü demir kısmı avucuma küçük bir iz ve kızarıklık bırakmıştı.
Başparmağını avucumdaki oluşan ize götürdü ve hafifçe dokundurarak ovdu. Bakışlarımı şaşkınlıkla kırpıştırdım. Küçük bir ağrısı olan yer hemen yerine rahatlamaya bırakmıştı.
''Bana inanıyor musun?'' Dedim bu kadar çabuk sorgulamayı bırakmasına karşılık. ''İnanmasaydım, seni diğer delikte kalan askerlere güzelce yem ederdim.'' Dedi depoda bıraktığımız askerlerden bahsederken. Kaşlarım çatılırken elini sıcak ve güzel hissiyatını avucumdan çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN KRALLIK
Ficción históricaHENÜZ DÜZENLENMEYE ALINMADI! Savaşta alacağı yaralar sert gövdesine muhtemelen yeni izler kazandıracaktı. Ama savaşçı prens, aldığı her yarayı kendine armağan olarak görüyordu. "Kendine iyi bir şifacı bulmalısın." Dedim alt dudağımı dişlerimin arası...