İyi Okumalar.
Bölüm Müziği: Don't Cry For Me Argentina - Madonna
Gökyüzünün güzelliğine huzurla gülümsedim. "Biliyor musun, çuha çiçeği." Dedi sarı saçları alnında dalgalanırken bana döndü, Christian Roberts.
"Benim şansım sen ol, istiyorum."
Yeşil kuzey ışıklarının ardından söylediklerine şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. "Ne şansı?" Dedim fısıltılı çıkan sesimle. Ufak ama anlamlı bir gülümseme sundu.
"Narin parmaklarını her zaman tutma şansı," Derken hafifçe omuz silkti. "Kokunu daha yakından soluma şansı," Dedi keskin yüz hatlarıyla. "Belki de sadece gözlerine uzunca baka bilme şansı istiyorum." Dediğinde koyu renk gözlerinin içinde kaybolduğumu hissettim.
Avuçlarım soğuk havada yavaşça terledi. Ben onun için ulaşmak istediği şanstım, bunu kendi ağzıyla dile getirmişti. Cevap vermeden önce parmak uçlarımla eline dokundum. "Gökyüzündeki yıldızların hepsi aynı anda kayıyor sanırım." Dedim onun istediği şansı vereceğimi belirtmeye çalışırken.
Dudağının kenarı usulca kıvrıldı. "Bu istediğim şansa kavuştum mu demek?" Dedi bildiği halde daha net duymak istediği için. Başımı yavaşça sallarken tacın unuttuğum varlığını hatırladım. "Sanırım parmaklarımın arasında elinin sıcaklığını hissetmek isterim." Dedim alt dudağımı dişlerimin arasına sıkıştırarak büyük elinin elimi sarmasına izin verdim.
"Ya da koyu renk gözlerinde, karanlık bir denizde gibi boğulana denk olsa bile bakmak istiyorum." Derken kendimi susturmak istediğimi de fark ettim ama bütün yolunu kaybetmiş kelimelerim dudaklarımın arasından çıkıyordu.
Roberts heybetli bedeninin tamamını bana çevirdi. İri bedenin gölgesinde kalırken kalbim bir kuş gibi çırpınıyordu. "Terra," Dedi fısıldar gibi. "Depoda çalı süpürgenle ve sarımsak kokularının arasından karşıma çıktığın için, teşekkür ederim." Diyerek ufak bir gülümseme sundu.
Onu depoda yaralı gördüğüm zaman haydut sandığım için elimde çalı süpürgesi vardı, daha sonradan ise onu bir kasanın yanına çekmiştim, o kasa ise Roberts'in şu an bile unutmadığı sarımsak kasasıydı. Yüzünü buruşturduğu anı hatırlayınca ben de güldüm.
"Ben ise karşıma yaralı bir şekilde çıktığın için teşekkür edemeyeceğim," Dedim rüzgar saçlarımı savururken. "Aslında bir daha seni öyle görmek veya hatırlamak istemiyorum." Derken istemsizce omuz silktim.
Roberts bir savaşçıydı, o hep yaralanacak ve bir o kadar da can yakacaktı. Bunu o da bildiği için ses çıkarmadı. Oysa ki şu an sesini duymayı her şeyden çok istemiştim.
Arkamızdan bir sesin bize doğru yaklaştığını duydum. "Tapınaktaki gözler sizi arar oldu." Dedi ince bir ses aynı zamanda vurgulu çıkarken. Bakışlarım Serena'ya kayarken ister istemez bir adım geriledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN KRALLIK
Ficción históricaHENÜZ DÜZENLENMEYE ALINMADI! Savaşta alacağı yaralar sert gövdesine muhtemelen yeni izler kazandıracaktı. Ama savaşçı prens, aldığı her yarayı kendine armağan olarak görüyordu. "Kendine iyi bir şifacı bulmalısın." Dedim alt dudağımı dişlerimin arası...