İyi Okumalar.
Bölüm Müziği: Rusty Cage - The Hearse Song
Beyaz sargıyı sağ kolunun altına küçük bir şekilde keserek darbe alan yere bastırdım.
"Canını acıtıyor muyum?" Dedim kırılgan sesimle. Havaya tam anlamıyla karanlık hakim olana kadar yaralarına bakıyor ve nasıl merhem gibi şifa olabileceğimi düşünüyordum.
Roberts başını iki yana salladı. "Acıtmıyorsun, sadece yaralarımı iyileştiriyorsun." Dedi mayhoş bir tınıyla. "Bundan sonra alacağım her yarada bir şifacım olduğunu hatırlayacağım." Dediğinde güler gibi ses çıkardı ama dudakları kımıldamadı.
Onun şifacısı olmak isteyip istemediğimi bilmiyordum. Bildiğim tek şey, onun bir daha yara almamasını istememdi.
Son yarasını da kapatırken karşımdaki güçlü duruşuna baktım. Kaya kadar sert olan göğsü yıkılmaz derecede güvenli ve sağlam duruyordu.
Ama taşıdığı yaralar beyaz sargılarla örtülmüş bir şekilde bakıldığında o sert kayanın nasıl sarsıldığını görebiliyordum.
"Yorgun görünüyorsun." Dedim fısıltılı sesimle. Arkası bana dönüktü onun geniş sırtına bakıyordum. Ağırca başını sallayarak onayladı. "Yorgunum."
Sorduğum soruyla yanaklarımın kızardığını hissettim. Elbette yorgundu, yeni küçük bir infilaktan çıkmış ve hasar almıştı.
"Ama yorgunluğum bedenen değil." Dedi bana dönemden. Yerdeki pamukları kana bulanmış bir şekilde poşetin içine koyarken söyledikleriyle duraksadım. İşaret ve orta parmağını birleştirerek şakağını gösterdi. "Yorgunluğum burada."
Başımı usulca salladım, aynı zamanda da içinde bulunduğumuz banyonun kapısı çalındı. "Müsait misiniz?" Diyerek içeriden seslenen Mark'ın sesine dudak büktüm. Roberts sert ses tonunu korudu. "Henüz değil." Dedi umursamazca.
Mark'ın kapının ardından bir nefes verdiğini duydum. "Anlıyorum, sanırım arkadaşların son yolculukları için biraz daha bekleyecek." Dediğinde kapıdan uzaklaştığını belirten adım sesleri duyuldu.
Gemide Earl'ın başlattığı savaşın zararsız kurbanları. Kürek çevirenlerden birkaç kişi hayatını yitirmişti geriye kalanlarla ise şu an içeride Gina ilgileniyordu.
Patlamanın ardından Roberts'i pansuman için diğerlerinin yanına götürecekken, Roberts beni buraya çekmişti. Sanki yarayı ben almışım gibi yumuşak dokunuşlarıyla banyoya getirmiş ve kimsenin bizi görmesini istemiyormuş gibi kapıyı arkamızdan çekmişti.
Şimdi ise ikimizde soğuk zeminin üzerinde oturuyorduk. "Gitmeden önce," Dedim mırıldanarak. "Saçlarını yıkamama izin verir misin?" Dediğimde dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım. Onun güneşin sarı rengini taşıdığı saçlarının kara dumana bulanmış halinden kurtarmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN KRALLIK
Ficción históricaHENÜZ DÜZENLENMEYE ALINMADI! Savaşta alacağı yaralar sert gövdesine muhtemelen yeni izler kazandıracaktı. Ama savaşçı prens, aldığı her yarayı kendine armağan olarak görüyordu. "Kendine iyi bir şifacı bulmalısın." Dedim alt dudağımı dişlerimin arası...