İyi Okumalar.
Bölüm Müziği: The Weeknd - Die For You
Yağmur birikintilerin olduğu yolda sarsılarak ilerledim. Düz taban ayakkabım su geçirirken, kabarık elbisemin yerlerde sürünmesiyle kenarları çamura bulanmıştı.
Sarayın bahçesinden henüz çıkmamıştım. Uzaktaki birkaç kadının ellerindeki yelpaze ile gülüşmelerini, etrafındaki adamların ise çeneleri dik bir şekilde kumaşı kırışmamış olan ceketlerini iliklemelerinin ardından bahçenin çıkışına adım attı.
Yüzüme tekrardan taktığım siyah maske ile buraya gelmemin ne kadar mantıksız ve küçük düşürücü olduğunu düşündüm.
Hafif ışıklandırılmış sokak, sarayın çevresinden çıktığımı belirtecek derecede kirliydi. Kimsenin olmadığı yol rahatlamamı sağlarken arkamda hissettiğim at nallarının sesine bakmadım.
Bu ıssız sokakta atın üstünde bir haydut geçiyor olabilirdi, böylece arkama bakmadan adımlarımı hızlandırdım.
Bunula birlikte arkamdaki atın hızlandığını hissettim, nalların sesi daha gürültülü çıkmaya başlamıştı.
''Gökyüzündeki kızıl ay, bu gece yere inmiş gibi.'' Diyen arkamdaki sert ses hafif bir yumuşaklıkta taşıyordu. ''Çok daha güzel,'' Dedi bana hitaben konuşurken. ''Ve çok daha bakılası.'' Dediğinde bu sesi çok iyi tanıyordum, Christian Roberts.
Üzerimdeki kabarık ateş kırmızısı renkteki elbiseye karşılık beni kızıl aya benzetmesine dudaklarım kıvrılacak gibi oldu ama bundan hızla vazgeçtim.
Arkamı döndüğümde siyah atın ipeksi taranmış tüyleri ve yüzüne takılan demir zırhı gördüm. Tıpkı sahibi gibi her şeyden farklı ve dikkat çekici duruyordu.
Atla adımlarımız aynı ilerlerken Roberts'in yukarıdaki bedenine bakmamaya çalıştım ama bu imkansız gibiydi. Kaşlarımı çatarken, ''Niye arkamdan geldin?'' Dedim fikrini değiştirmiş olmasını umarak.
Sarı saçlarından birkaç tutam alnına düşmüştü. ''Öylece gidiyorsun.'' Dedi memnuniyetsizce. Onu arkamda bırakmama kızmış gibiydi.
''Geride bırakılmaya alışık değilsin sanırım.'' Dedim sesim kırgınlık taşırken. Roberts'in sert yüz hatları yumuşadı. ''Bana öğretmiş oldun,'' Dedi kabul ederek. ''Ve bu berbat hissi hiç sevmedim.'' Sadece kısa bir an gülümseyecek gibi oldum.
Geride bırakılmanın verdiği hissin aynısını kendisi de bana yaşatmıştı, benimle gelmeyeceğini söyleyerek.
Sadece bizim sesimizin duyulan ve hafif karanlığın himayesinde olan sokakta başımı iki yana salladım. ''Birlikte görünmemeliyiz.'' Dedim tedirginlikle.
Sarı saçlarında duran bakır tacı ve üzerindeki asil takımıyla, herkesin dilinde olan Finlerin prensi olduğunu apaçık belli ediyordu. Ve yanında bir kadın ile görünürse yarın sabah bu Londra'nın diline düşerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN KRALLIK
Ficción históricaHENÜZ DÜZENLENMEYE ALINMADI! Savaşta alacağı yaralar sert gövdesine muhtemelen yeni izler kazandıracaktı. Ama savaşçı prens, aldığı her yarayı kendine armağan olarak görüyordu. "Kendine iyi bir şifacı bulmalısın." Dedim alt dudağımı dişlerimin arası...