İyi Okumalar.
Bölüm Müziği: Tom Odell - Another Love
Üzerimizde ağır bir sessizlik hakimdi. Savaşçı öfkeli değildi, anlam veremediğim bir huzursuzlukla bakıyordu. Bakışları Ziheng'in üzerine kilitlenmiş gibi, iri bir adım atarak ona yaklaştı.
"Roberts," Dedim fısıltıyla. Vücudumdaki ağrılar hemen dinmiş gibi hissizleşti ama ufak sızısı hala devam ediyordu. Roberts beni duymamış gibi koyu renk gözlerini bana değdirmedi ve Ziheng'e karşı bakışları yumuşamadı.
"O iyi olacak mı?" Dediğinde sesinde gizli bir endişe hissettim. Ondan bu durumu sakladığım için öfkeliydi ama bana karşı olan endişesi daha üstündü.
Çenesindeki beyaz sakala dokunan Ziheng'in elindeki ciltli kitabı sıktığını gördüm. "İris tohumlarıyla kolyedeki tılsım kaldırılana kadar bu durum böyle sürebilir." Dedi gerçeği söyleyerek.
"Bana o lanet bitkiyi nerede bulacağımı söyle." Derken Roberts'in keskin sesi gözlerimin buğulanmasına tekrardan sebep oldu. "Daha çok kuru toprakta ve az güneş ışığının bulunduğu yerde yetişir." Dedi Ziheng hızla. "Ama hala yetiştiren var mı bilemiyorum, sadece öyle umut ediyorum." Demesiyle sertçe yutkundum.
Roberts'in bakışları aniden bana dönerken koyu renk gözleriyle hiç acımadan sertçe bana baktı. "Atı bağlandığım yerde beni bekeler misin?" Demesi ricadan çok emir gibiydi. Ziheng'le onu tek bırakmak istemiyordum ama onların hemen ilerisindeki Yezi buruk gülümsemesiyle bana baktığında adımlarım geriye doğru gitti.
Yerdeki karlar yok olmak istemiyormuş gibi büyük bir inatla kalmaya devam ediyorlardı. Onların üzerine basarak gerçekten çıkan sesi ilk defa bu kadar net duydum. Etrafımda derin bir sessizlik hakimdi. Ne konuştuklarını bilmiyordum ama sesleri asla bana ulaşmıyordu.
Siyah at, bağlandığı ağacın yapraklarıyla vakit geçirirken kısa bir süre onu okşadım. Bu, bedenimin yara almışım gibi ağrılarını unutturmuştu.
Arkamdaki net anlaşılan adım sesleri hızlı ve sertti. "Benden saklamayı mı düşündün?" Dedi ifadesiz sesiyle. "Bedenindeki anlamsız acıyı daha ne kadar gizleye bilirdin?" Diyerek devam ettiğinde bir adım iri bedeniyle bana yaklaştı.
"Kirpiklerini dahi hangi sıklıkla kırptığını bilirken, acını hemen anlardım." Demesiyle bakışları bedenimde hızla dolandı.
O an elindeki uzun demir bir suluk taşıdığını gördüm. Söyledikleriyle alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. "Özür dilerim ama senden bunu gizlemeyecektim. Sadece bu topraklardan uzaklaşmamızı bekleyecektim." Dedim bu tapınağa gelip sorun çıkarmaması için.
Usulca bana baktı ve gözlerindeki buz parçaları teker teker kırıldı. Bu sefer hiç ummadığım bir şey yaparak dirseğimi kavrayarak beni kendisine çekti.
Bir kuşun çalılarla bir araya getirdiği yuvasına sığındığı gibi hızla ona sarıldım. "Bizi etkilemesine izin vermeyelim olur mu?" Dedim kötü kaderin beni savaşçıyla ayırmamasını dilerken. "Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Hem unuttun mu, seni hep koruyacağıma söz vermiştim." Demesiyle az önce onun beni koruması hakkında ne kadar sert çıkıştığımı düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN KRALLIK
HistoryczneHENÜZ DÜZENLENMEYE ALINMADI! Savaşta alacağı yaralar sert gövdesine muhtemelen yeni izler kazandıracaktı. Ama savaşçı prens, aldığı her yarayı kendine armağan olarak görüyordu. "Kendine iyi bir şifacı bulmalısın." Dedim alt dudağımı dişlerimin arası...