"İlk yanlış."
***
Soğuk gece de insanlar yataklarında ya da balkonlarında çay, kahve içerek keyif yaparlarken, ben şu an olması gereken en son yerde, yorgunluğumun üzerine katlanan yorgunlukla baş etmeye çalışıyordum.
Hala yürüdüğümüz bitmek bilmeyen boş ve ıssız sokakta varmamız gereken yere varamamıştık nedense. Arkamdaki iki izbandut ve önümdeki serseri kılıklı çocukla, sokağın girişinden beri ara sokaklardan, caddelerden geçe geçe bir eve gidiyoruz ama bi türlü gidemedik dakikalardır. Madem yol bu kadar uzundu arabayla gelseydik ya bari. Tamam sizin vücutlarınız spora çok alışık, tempoya elverişli olabilir ama bende bi kadınım bu ne yol böyle..
İçime derin bi nefes daha alıp, sesli bi şekilde tekrar bıraktım sisli havaya.
Birde aksi gibi hava da buz gibi. Donmuyolar mı acaba iki saattir? Tekrar derin bir nefes alıp, konuşmak için dudaklarımı araladım. "Hala mı gelmedik malum yere acaba?"Önümdeki serseri, beni bilmem kaçıncı kez yine sallamadan yoluna devam etti. Benden baya uzun ki boyum 1,70 , üzerine aldığı hırkayla nasıl donmadan, titremeden yürüyor anlamış değilim.
Altına giydiği dar kesim pantolon ve postalları onu olduğundan daha iyi gösterirken sarıya çalık açık kumral saçları ve biçimli yüzüne sinek kaydı sıraşı baya yakışmıştı. Ama bu ona olan irriteliğimi etkilemiyordu tabi.
Arkama bakmaya götüm yemiyor çünkü adamlar bildiğin zebani kılıklı, anlatmama gerek bile yok. Neyseki sonunda önümdeki budalanın adımları yavaşladı. Önünde durduğumuz bi apartmanın kapısına yöneldi.
Lütfen biri bana su falan getirsin abdest alıp şükür namazı kılıcam da.
"Oh be!!" diyerek sevincimi belli ettim.
"Bi an hiç bitmeyecek sandım yemin ediyorum." Önümde bana gözlerini bayarak bakan salak çoçuğa bakaral söylediğim sözlere verdiği karşılık ise tüylerim diken diken etti.
Dermişim.
Çok korktum, anlatamam.
"Ne bitmesi! Daha yeni başlıyor güzellik!"
Ona dik dik bakarak, arkasından girdiği kapıdan girdim. Sanki gözümü korkutabilecek aptal. Hiçbirşeyden korkmamayı öğreneli uzun zman olmuştu. Bu laflar bana akrep ısırığı gibi geliyordu açıkcası.
Ufak at da civcivler yesin Ezel Hanım.
İç sesimi bir kenara bırakıp yürümeye devam ettim. Neyseki artık beni neyin beklediğini öğrenebileceğim için mutluydum.
Apar topar hüngür hüngür ağlayan lanet olası bir kuzen tarafından gecenin 1' inde aranmış olmam ve bilmediğim bir sokağın başına çağırılmış olmam dışında bi bok bildiğim yok ne yazık ki.
Bu da benim sinirlerimi fazlasıyla germeye yetiyor da artıyor bile. Zaten 22 yıllık hayatım, o kafasına estiği gibi her boku yiyen kuzenimin götünü toplamakla geçmişti. Kim bilir yine ne yaptı diye düşünmek istemiyorum çünkü bu sefer hiç hayra alamet değildi. Böyle bi sokakta böyle adamlarla ben bile başa çıkamazdım.Çıkabilirsin.
Yine içten gazı verin o ince tiz sese kulak asmadan Beyza'yı düşündüm. Elimden gelse, bi kaşık suda boğacağım ama işte lanet olası kan bağı. Benim ondan başka onunda benden başka ne yazık ki kimsesi yoktu şu koca İstanbul'da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNFÎLÂK (ASKIDA)
Novela JuvenilYetişkin içerik❌ --- "Az kaldı. Yakında sigarayı günde iki pakete çıkarıcam..!" "Neden?" Hafifce güldü dudaklarıma doğru. Gülüşü,hayattı. Nefesi,nefesimdi. İhtiyac gibiydi.. "Soruyor musun gerçekten?" Başımı usulca salladığımda, burnum burnuna sürt...