"Geçmiş, dökülüyordu bir bir.."***
"Ezel, kapı çalıyor. Baksana bir."
Başımda seslenen Beyza'yı duymazdan gelip, kalçamı ona dönüp, uyumaya devam ettim tekrar uyuşakca. Sabahın bu saatinde derdi neydi bilmiyorum ama kalkmaya hiç niyetim yoktu açıkçası. Uyku beni tekrar kucağına çekerken, sesi sinek vızıltısı gibi geliyordu yavaş yavaş.
"Hmmm."
Mırıltı gibi çıkan sesimle tekrar daldım uykuma. Dünden sonra, yorgunluktan bayılmış, hala daha dinlenememiştim. Tekrar uykuma dalacakken, kalçama yediğim şaplakla, öylece sıçradım yattığım yerden. Sinirle, döndüm kuzenim olacak yelloza.
"Derdin ne seninn?"
"Kapıya bak. Çişim geldi benim."
Hızla karnını tutarak odadan çıkıp lavaboya koştuğunda, söylenerek yerimden kalktım. Saçlarım birbirine girmiş, şortlu geceliğim kaymıştı üzerimde. Öylece çıplak ayakla kapıya ilerlediğimde, sabahın bu saatinde deli gibi zili çalan ahmağın yedi sülalesine sövmeye başlamıştım bile. Koridordan geçerken, salondaki saate gözüm takıldı birden.
Gözlerim kocaman açılırken şokla anlımı ovaladım.
Saat 12'ye geliyordu. Bu saate kadar nasıl uyuduğumu sorgularken, ısrarla çalan kapı sinirlice kapıya yürüdüm. Bir anda açıp söylenmeye başlayacağım sırada beni içeri itip, sinirle duvara sırtımı yaslayan adamla kalakaldım öylece. Gözlerim kocaman açılırken, bakışlarım siyahlarında doladı hayretle. Yine, neye bu kadar sinirlendiğini, burnundan soluduğunu düşündüm.
Cevap yoktu.
Ota boka sinirleniyordu bu da. Uykulu,dalgın bakışlarım onu buldu. Yine yakıyordu gözleri. Alayvari sesimle ellerimi belimle, duvar arasına sıkıştırıp, baygınca ona baktım.
"Sana da günaydın Dinçer."
Gözleri, hırsla gözlerimi bulduğunda, hiddetine göz gezdirdim. Ne olmuştu allah aşkına böylesine delirecek yine?
"Konuşacak mısın?"
Sesimin ifadesizliği karşısında kara kuyuları daha çok koyulaştı. Siyah irisleri,sanki sabaha kadar uyumamış gibi kırmızı halkalarla çevrilmiş, kızarmaya meyillenmişti.
"Konuşayım öyle mi? "
Soruma soruyla cevap vermesiyle,tek kaşımı kaldırdığımda, beni hızla bileğimden tutup, odama sürüklemeye başladı. Hareketi karşısında şaşkınca nefes alırken, çekmeye çalıştım bileğimi.
"Derdin ne senin sabah sabah ya? Ne yapıyorsun?"
Beni odama savurduğunda, kapımı bir anda çarptı şiddetle. Sendeleyerek dengede durmaya çalıştığımda, sinirlenmeye başlıyordum yavaş yavaş. Yine ne halta böylesine öfkelenmişti merak ediyordum.
"Derdim ne öyle mi?"
"Derdim ne?"
Sinirle söylenmeye başladığında, bakışları üzerime takıldı. Gözleri öfkeyle kocaman açıldığında, hızlı adımları, bana yaklaşmaya başladı. Benimde gözlerim kocaman açılırken,birkaç adım geri attım. Ama daha uzaklaşamadan, belimden tutup kendine çekti beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNFÎLÂK (ASKIDA)
Ficção AdolescenteYetişkin içerik❌ --- "Az kaldı. Yakında sigarayı günde iki pakete çıkarıcam..!" "Neden?" Hafifce güldü dudaklarıma doğru. Gülüşü,hayattı. Nefesi,nefesimdi. İhtiyac gibiydi.. "Soruyor musun gerçekten?" Başımı usulca salladığımda, burnum burnuna sürt...