10. Bölüm

192 8 0
                                    

-Faris'in gözünden-

Zilin sesi ile uyanmıştım. Saate baktım. Sabah 4'tü. 'Sabah 4? Acil bir durum mu var acaba?'. Kapıya doğru yöneldim. Bir sinirle açtım:

"Sabahın 4'ünde ne istiyor-" karşımda gördüğüm kişi en son bekleyeceğim kişiydi. Gözleri kızarmış ve şişmişti. Belli ki ağlamıştı.

"P-Pardon rahatsız ettiğim için gerçekten çok ama çok uygunsuz bir saatte ve durumda gelmişim. Çok özür dilerim." dedi pişman olmuş bir tonla. Ama gözlerini benden kaçırıyordu. Neden? Sonradan aklıma dank etmişti. Üstümde bir şey yoktu. Çok utanmıştım. Hemen yanda duran ceketimi üstüme giydim.

"Özür dilerim Merve, böyle açtım kapıyı ama yanlış anlama."

"Yok, hocam asıl ben özür dilerim. Çok uygunsuz bir zamanda geldim." tam geri dönecekti ki kolundan tutup geri çevirdim.

"Dur, bekle. Neden geldiğini söyle, önemli bir şey olmalı sanırım. Ağlamaktan gözlerin kıpkırmızı olmuş. Seni bırakamam bir yere böyleyken lütfen girer misin içeri?" dedim bir hışımla. O da içeri girdi. Salonu işaret ettim. Üstümdeki ceketi çıkarıp uzun kollu bir şey giydim. Sonra mutfağa gidip bir bardak su getirdim ona.

"Evet, ne oldu bakalım seni benim kapımı sabah 4'te çaldıracak kadar?"

"B-Ben iyi değilim. Ben artık çok yoruldum. Herkesten, her şeyden, kendimden bile, ne yaparsam yapayım hep biri zarar görüyor. Ben artık iyi hissetmek istiyorum. Benim yüzümden insanların zarar görmesini istemiyorum. Ben artık sevdiğim insanları kaybetmek istemiyorum." dedi ve ağlamaya başladı. Kollarımı açarak:

"Gel buraya. İstediğin kadar ağla, içini dök. Ama asla kendini suçlama diğerlerinin yaptığı şeyler için. O onların kararı seni alakadar etmez. Lütfen bunlar için gözyaşı dökme, o güzel suratını asma tamam mı?" dedim aynı zamanda saçlarını okşuyordum. Şu an garip bir şekilde varlığı huzur vericiydi. Sanırım aşık oluyordum ama olmamam lazım 'Hayır saçmalama o senin öğrencin!' o sırada bana bakan gözlerle karşılaştım. Sorumu tekrarladım:

"Tamam mı?" yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Nefesini hissedebiliyordum.

"Tamam." dedi başını sallayarak. Yüzü çok yakındı. Çok tehlikeliydi bu. Bu kadar yakın olmamız bana o akşamki olan olayı hatırlatıyordu. Hiç iyi değildi bu.

-Merve'nin gözünden-

Ne düşünüyordum ki bu saatte adamın kapısını çalmakla. 'Ah, aptal kafam, ah!'. Garip bir şekilde o kadar da kötü karşılamamıştı.

İçimi dökmeye başlamıştım. Neden? Nasıl neredeyse hiç tanımadığım bu adam karşısında bu kadar rahat olabiliyordum? Nasıl bu kadar huzurlu olabiliyordum? Kendimi anne ve babamın yanındaymış gibi hissediyordum. Öyle bir huzur...

Yüzlerimiz çok yakındı. Nefesini hissedebiliyordum. Korkmaya başlamıştım. Bu duyguyu daha önce hiç hissetmemiştim. Çok korkutucu ve bilenmez olmasının yanı sıra çok güzel ve huzur vericiydi. Anlayamıyordum ne yapmam gerektiğini, ne yapmalıydım? Bu sahneyi daha önce yaşamış gibi hissediyordum. Acaba o gece...

-Faris'in gözünden-

Her ne kadar çok onu öpmek istesem de olmazdı, yapamazdım... Biraz geri çekildim ve ekledim:

"Bu akşam bir yere gidecektiniz sanırım. Gittiniz mi?" dedim tedirgin bir sesle.

"Evet, gittik."

"Nasıl geçti?" iyi geçti demesini istemiyordum çünkü her güzel geçen anısında ben de olmak istiyordum. Onu mutlu etmek istiyordum.

"Zaten gitmek istemiyordum. Sırf Rüzgar ve kızların hatırı için gitmiştim. İlk başta güzeldi. Sonra hödüğün teki geldi. Beni öpmeye çalıştı. Tabii ben gününü gösterdim ona güzel dayak yedi benden." son cümlesini kıkırdayarak söylemişti. Ne kadar güçlü bir kadındı... Ona gittikçe daha çok hayran olmaya başlıyordum.

"Bir şeyin yok ama değil mi?" dedim endişeli bir şekilde.

"Hayır, benim bir şeyim yok ama Rüzgar'ın var. Onu çok kötü dövmüşler beni koruduğu için." deyip yine ağlamaya başlamıştı. Onu kollarımla sardıktan sonra biraz daha iyi hissetmesi için başka bir konu açtım. Böyle sabah 7'ye kadar sohbet etmiştik. Uzun zamandır böyle güzel sohbet etmemiştim. Özellikle onu güldürmeyi başarınca daha çok mutlu oluyordum. Onun gülüşü bana huzur veriyordu. Hiç bitmesin istiyordum.

"Saat 7 olmuş. Acıktın mı?" diye sordum.

"Geçen sefer siz hazırladınız, bu sefer size ben hazırlayacağım. İtiraz istemiyorum." çok neşeli gelmeye başlamıştı sesi.

"... bunlar da burda, tamam mı? Sana güveniyorum, iyi bir şey çıkartabilirsin." deyip gülüştük.

Ben duşa girip çıkmıştım. Kokular şimdiden gelmeye başlamıştı. Üstümü giyinip ders programına baktım. 'Güzel 12'ye kadar dersim yok.'. Bilgisayarı açıp mailimi kontrol ettim. Birkaç işim vardı onları da hallettikten sonra içeriden ses geldi:

"Kahvaltı hazır!" bu sesi her sabah duymak istemem normal miydi? İçeri gittim bir baktım masa donatılmış.

"Oooo! Merve ne kadar hamaratmışsın. Çok güzel gözüküyor hepsi. Bir lokma aldıktan sonra gözlerimin içine bakmaya başlamıştı.

"Çok güzel olmuş eline sağlık." dedim hayranlıkla.

"Teşekkür ederim." dedi sevecen bir tonla. Yemeği bitirdikten sonra bulaşıkları yıkamaya başlamıştım. O sırada:

"Merve dersin ne zaman başlayacak?" diye sordum.

"Şey hocam ilk dersim 12.00'da sizinle." saate baktım. Saat 10.30'du.

"Haydi bakalım sen yavaştan evin yolunu tut. Derse hazırlan geç kalırsan almam ona göre." deyip onu uğurladım.

imkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin