17. Bölüm

101 5 4
                                    

"Neyse ki onun dersi yoktu yani kolay geçecekti, umarım."

Sabah uyandığımda saat 11.00'dı. Derse geç kalmıştım, hem de baya. İlk dersim saat 9.30'daydı. 'Off! Niye alarma uyanamamışım? Diğerleri beni neden kaldırmamışlar? Ama bunu onlara ödeteceğim, sadece beklesinler.' İlk iki dersim toplam iki saat sürüyordu. Sanırım çevre hukukuydu. Sıkıldığım bir dersti zaten ama devamsızlık yapamazdım. Hızlıca hazırlanıp okula doğru yol aldım.

Okula vardığımda kan ter içindeydim çünkü diğer dersimiz 12.00'daydı ve Bahar Hocanındı. Derse girmeyip onun diline düşmek istemiyordum. Bir kere taktı mı kadın takıyordu. Bir de Faris Hoca ile yakındılar, derse girmediğimi öğrenmesini istemem.

Sınıfa girdiğimde Bahar Hoca masasında oturuyordu. Faris Hoca masaya eğilmiş kağıtlara bakarak onunla konuşuyordu. 'Her yerde karşıma çık ama tamam mı?' sırama doğru geçerken arkamdan gelen biri kolunu boynuma atarak:

"Ooo, uyanmışız sonunda. Günaydın güzellik." dedi alaycı bir tavır ile. Bu gıcık ses tonu Rüzgar'dan başkası değildi. Faris Hocanın gözü bize kaymıştı. Saniyelik göz göze geldik. Rüzgar'dan kurtulmaya çalışıyordum ama koala gibi yapışmıştı:

"Korktum salak, napıyorsun? Sal beni bi ya!" dedim çemkirerek.

"Tamam be, bıraktık. Altı üstü sarıldık." dedi saçlarımı bozarak. Onu daha fazla takmayıp sırama doğru yürümeye devam ettim. Onun bakışlarını hala hissedebiliyordum. Sandalyeye oturduktan sonra onları izlemeye başladım. Çok yakın duruyorlardı. Dikkatimi başka bir şeye vermeye çalıştım. Rüzgar'ın omzuna hafifçe vurarak:

"Sabah beni niye kaldırmadınız?" dedim.

"Kaldıracaktık ama Maral dedi ki bırakın uyusun. Git ona cırla cırlayacaksan." demesiyle Bahar Hoca ayağa kalkıp:

"Dersimize başlıyoruz. Bugün yardımcı olması için Faris Hoca dersimize katılacak." dedi. 'Ne hoş! Ben onu görmeyeceğim için sevinirken bir yerden yine çıkıyor. Tabii ki onu görmek istiyorum ama şu anda değil.'

'Ders başlamıştı, ama sorun bana, ben kendimi verebiliyor muydum? Tabii ki de hayır. Ah, neden yani neden! Neyse kendini derse vermen lazım Merve. Diploma hop diye kucağına düşmeyecek di mi? Derse Faris Hocayı takmadan devam edersen bu konuda ne kadar ciddi olduğunu anlayacaktır.'

Bir süre geçtikten sonra Rüzgar bana dönüp:

"Ne dedi burada Bahar Hoca? Tam anlamadım, göstersene." dedi defterimi almaya çalışarak. Onu durdurmaya çalışarak:

"Rüzgar dur dersten sonra veririm. Çekiştirme!" dedim sinirli bir tonda. Sesim biraz fazla çıkmıştı sanırım, çünkü bütün gözler bizim üzerimize döndü. Ben de utanmış bir şekilde onlara bakıyordum. Faris Hoca ve Bahar Hoca da anlamaya çalışır gözlerle bana bakıyordu.

"Özür dilerim." dedikten sonra Bahar Hoca anlatmaya devam etti. Ama Faris Hoca gözlerini hala benden çekmemişti. 'Ah, o gözleri... çok güzeldi. Hayal gibi...' bu hayalimden beni yine Rüzgar çıkarmıştı. 'Şu ders bitsin elimde kalacak bu çocuk.'

"Pişt, Merve. Özür dilerim, gerçekten." dedi fısıldayarak. Yüzüne dönüp:

"Önemli değil ama dikkat et biraz, lütfen. Dersten atılacağız böyle giderse. Hem..." cümlemi bitirmeden Faris Hocaya baktım. Hala gözleri üzerimdeydi.

"Hem, ne?" dedi Rüzgar merakla.

"Hem onun gözüne batmak istemiyorum fazla şu sıralar." dedim gözlerimle Faris Hocayı göstererek. Öküz(!) Rüzgar hemen o tarafa baktı. Koluna sertçe vurarak:

imkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin