2. Bölüm

448 8 0
                                    

"Ne yapıyorsun sen be!"dedim. Üstüm başım mahvolmuştu. Kafamı kaldırdığım an ise onun gözlerini görmüştüm.

Faris hocaydı. İçimden -pek içimden olmasada-

"Hassiktir!" dedim. Faris hoca bu söylediğimi duymuş olucak ki bana çok pis bir bakış atmıştı. Ama neyse ki duymamazlıktan geldi. Kendi kendime: "Hadi yine iyi yırttın Merve." dedim.

Sağolsun arkadaşlarım da uzaktan bizi kıkırdayarak izliyorlardı. Notlarımı almak için yere hamle yapıyordum ki bir anda onun da eğilmiş olduğunu gördüm. Şaşırdım, ağzım açık kalmıştı.

Ona yük olmamaya çalışarak hepsini toplamaya çalışıyordum. O an, dizilerde sürekli olan, o malum sahne gerçekleşti. Elim onun eline değdi ve birbirimize bakmaya başladık. Yüzlerimiz çok yakındı, dokunsalar duduklarımız birbirine değebilirdi. Topladıktan sonra ayağa kalktım ve:

"Özür dilerim. Daha dikkatli olmam lazımdı hocam." dedim o da:

"Hayır, asıl ben özür dilerim. Yola bakmıyordum. Canın yanıyor mu? Kahve çok sıcaktı da bir yerin yanmış mı? Bence bir revire göster. Bu arada notların veya kitapların fazla ıslanmadı değil mi? Benim yüzümden derslerden kalmanı istemem." dedi ve gülümsedi.

Gülümsemesi o kadar sıcaktı ki Gamzeleri vardı, aynı benim gibi. Ben de ona gülümsedim ve:

"Önemli değil hocam ikimizin de suçu var burda." dedim ve tekrar gülümsedim. Parmağıyla gamzelerimi işaret etti ve:

"Gamzelerin çok güzel."

"Teşekkür ederim hocam. Bu arada ben Merve."

"Tanıştığıma memnun oldum Merve." diyerek elimi sıktı. Bir süre öyle kaldık. Daha sonra Maral ve Rüzgar gelip "Merve hadi geç kalacağız." dediler. Ben ise hala ona bakarak yürüyordum. Sanki ona bağlanmış gibiydim. Aramızda bir bağ vardı, ama o benim hocamdı. Olmazdı yani bizden.

-Evde-

Evimize gitmeye karar vermiştik. Okula çok yakındı, yürüme mesafesindeydi. Evimiz, aslında eskiden ailemle yaşadığım evim, iki katlı, küçük ve şirin bir evdi. Arkadaşlarımla birlikte yaşıyordum. Rüzgar kardeşimin odasında yatıyordu. Ben kendi odamda, annem ve babamın odasında ise Maral'la Nefes kalıyordu. Ben hâla bugün yaşadığım olayları unutamıyordum. Sanki çok sevdiğim bir filmi sürekli baştan, hiç sıkılmadan izliyor gibiydim. Bu bizim filmimiz olacak gibiydi.

-Okulda-

Sabah saat 8:30'ta ders vardı ve biz geç yattığımız için ilk derse yetişemedik. İkincisine girdik. Ders ortasında beynim kulağımdan akıyordu. Zaten bu dersin hocası çok sıkıcı anlatıyordu. Hiçbir şey anlamıyordum.

Zaman öldürmek için kitabıma bir şeyler karalamaya karar verdim. Resim konusunda birazcık iyi olduğumu söylerlerdi. O anda hiç düşünmeden aklıma ilk gelen şeyi çizmeye başladım. Ders bitiminde ise bu çizdiğim kişinin birine çok benzediğini fark ettim.

Tam kitabımı kapatıp ayağa kalkıyordum ki sınıftan içeri Faris Hoca girdi. O dersin hocasıyla bir şey konuşuyorlardı. Tam o sırada çizdiğim kişiyi bulmuştum, oydu. İçimden o sırada:

"Hayır, hayır, hayır, aptal olma Merve! O kim? Sen kimsin?"

Aklımdan en sevdiğim, hayranı olduğum ve neredeyse aşık olduğum çok tatlı, yakışıklı ve gamzesine düştüğüm Benedict Cumberbatch'i geçirdim.

"Sakinim, sakinim, saki- Yok olamıyorum!"

Ben tam çıkacakken arkamdan biri seslendi. Faris hocaydı.

"Sıçtım." diye geçirdim içimden. Sonra benden sınıfa gittiğim zaman herkese konferansa toplanması gerektiğini söylememi istedi. Bende hayır diyecek göt olmadığı için evet dedim.

-Konferans-

Okulun çok büyük bir konferans salonu vardı. Oraya okula merha partisi için çağırılmıştık. Okula merhaba partisinde karaoke, dans ve benzeri şeyler yapılırdı. Herkes eğlenirken, ben bu partide hiç eğlenmezdim. Nedenini hiç çözemedim. Her sene bahçeye kaçıp kulaklıklarımı takıp bir şey çizerdim. Yine aynı şeyleri yapmak için dışarı çıkıcaktım ki biri beni kolumdan tutup kendine çevirdi ve:

"Bu sefer burdan kaçamayacaksın." dedi."

imkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin