21. Bölüm

86 3 0
                                    


"Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. İlk kez heyecanımı bu kadar doruklarda yaşıyorum. Merve.. ben seni seviyorum."

Öylece kalakalmıştım. Cevap vermem biraz uzun sürmüş olacak ki Faris beni dürterek:

"Aloo, dondun kaldın. Ne oldu, bir şey söylemeyecek misin?" dedi.

Ben ise kafamda zibilyon tane ihtimal geçiriyordum. Hiçbirisini de mutlu sonla bitiremiyordum. Deli gibi aşık olduğum adama onu sevdiğimi bile söyleyemiyordum. Ya birisi öğrenir de bu büyü bozulursa.. Ya onu da kaybedersem..

"Merve iyi misin? Yüzün neden düştü? Kötü bir şey söylediğimi düşünmüyorum." dedi sakince. Ellerimi ellerinden çekip yüzümü öne eğdim ve:

"Ben.. Sanırım yapamayacağım. Bizden olmayacak. Başlamadan bitirmemiz ikimiz için de en iyisi olacak.." bunları söylerken gözlerim dolmuştu neredeyse ağlayacaktım. Kendimi toparlayıp onun yüzüne bakma cesaretini kendimde bulduğumda çok geçti. Ne kadar saklamaya çalışsa da gözlerinin dolduğunu fark edebiliyordum. 'Ne yaptım ben..' Faris derin bi nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı:

"Şaka di mi? Şaka yaptığını söyle lütfen. Çünkü sen bu kadar bencil, kötü biri olamazsın. Tanıdığım Merve bu değil." sesini biraz yükselterek "Daha demin söylediğim şeyler sana hiçbir şey ifade etmiyor mu? Ya sözlerimi geçtim daha birkaç saat önce yaşadığımız şey.. Hepsi.. Hepsi yalandan mı ibaretti. Senin küçük çocukça oyununun bir parçası mıydı? Güzel ce oynayabildin mi bari benimle!? Senin için yeterli olabildim mi bari!?" Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum.. Utançtan yüzümü yere çevirdim.

"Hey, bana bak! Söyle yeterli olabildim mi?" üstündeki tişörtü çıkartıp "Hayır yani yetmediyse gel tam oynayalım küçük oyununu." sinirden nefes nefese kalmıştı.

"Ben.. Ben sadece korkuyorum. Seni kaybetmekten korkuyorum. Anlaman, anlamamız lazım 'biz' diye bir şeyin olması çok imkansız. Bunun sonunda daha çok acı çekeceğimize başlamadan bitmesi bizim için daha iyi olacak." derin bi nefes aldıktan sonra devam ettim "Ama bu bizim yaşadığımız şeyler bir oyun değildi, hepsi gerçekti. Hissettiğim, yaptığım her şey gerçek ve içtendi. Bu kadar çok değer verdiğim birisine yani sana asla bunu yapmam, yapamam."

"Ya sen benim için neyin iyi olup neyin olmadığını nerden bileceksin.." sesinde ne sinir ne de sitem vardı sadece kırgınlık vardı. Onu ne kadar kırdığımın, üzdüğümün farkındaydım ve bu daha çok canımı acıtıyordu. Fakat doğru ve mantıklı olan buydu.. Acı da olsa kabul etmemiz lazımdı.

Bir süre sadece sessizce birbirimize baktık. Tam kapıya doğru yönelecekken:

"Hiç mi sevmedin?" dedi ümitsiz bir şekilde.

"Ne kadar sevdiğimi tahmin bile edemezsin.." dedim ve çıktım. Daha fazla orda duramazdım. Eve girdiğimde diğerlerine fark ettirmeden hızlıca banyoya girdim. Duş alıp yatağıma uzandım. Gözlerimi kapattığım an göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı.

Okul sabahı:

Hiç uyumamıştım. Okula da gitmek istemiyordum ama mecburdum. Sabah kahvaltıda her şeyi bizimkilere anlattım. Ona göre davranmalarını istedim. Yersiz bir hareket yapmasınlar diye.

Okula adımımı attığım an çok garip hissediyordum. İlk derse bakmamıştım bile sadece Rüzgarı takip ediyordum. İlk ders Faris'inmiş.. Ama yoktu. 'Neden gelmemişti ki?' Umarım kötü bir şey olmamıştır. Onun yerine Bahar Hoca gelmişti:

"Çocuklar Faris Hoca hasta olduğu için izinli bir süre gelmeyecek. O gelene kadar ben gireceğim derslere." dedi. Öylece kaldım. Aslında iyi olmuştu gelmemesi. Onu görürsem ne yapardım bilmiyorum. Ders bittikten sonra koridorda yürürken:

"Merve gördün mü tatile gönderiyormuş okul?" dedi Rüzgar broşürü göstererek. "Biraz kafa dinleriz, gitsek mi?" aslında biraz kafa dinlemek iyi olabilirdi.

"Tamam, kızlara da sorarız. Güzel olur." dedim son enerjimle.

imkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin