14. Bölüm

156 8 31
                                    

Merhabaaa sayın okurlarım, biliyorum biraz fazla uzun bir süre oldu. Kafamı toparlamaya ihtiyacım vardı. Artık biraz daha aktif olmaya çalışacağım. Umarım beğenirsiniz, sizi seviyorum. Kendinizi hep değerli hissetmeniz dileği ile :D

"Seni bu halde bırakamam. Evine ben götüreceğim." dedi endişeli bir şekilde. O anda kendimi çok iyi hissetmediğim için, istemesem de, kabul ettim.

Evimin önüne geldiğimizde hala aynı boş ifade vardı suratımda. Faris Hoca bana endişeli bir bakış atarak:

"İyi olduğundan emin misin? Seni başka bir yere de götürebilirim. Daha rahat hissedeceğin bir yere... İstiyorsan hastaneye de gidebiliriz. Yeter ki cevap ver artık bana." dedi. Kafamı ona çevirip uzun bir süre baktım. Gereksiz ama anlamlı bir sessizlik vardı. Bu sessizliği istiyordum. Beynimi yoran düşünceleri biraz olsun unutmamı sağlıyordu. Başımı arabanın koltuğuna yasladım ve gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldıktan sonra:

"İyiyim dersem beni bırakacak mısın?" dedim atarlı ve bıkmış bir ses tonuyla. Kafamı ona çevirdiğimde bana endişeli gözlerle bakıyordu. Bu hiç hoşuma gitmemişti. Beni strese sokuyordu. Yapmacık bir gülümseme ile:

"Bak, iyiyim işte. Boşuna endişelenmene ger-" sözümü bitiremeden bana sarılıp:

"Yalan söylemene gerek yok ya da farklı biri gibi davranmana. Hissettiklerini söylemekten korkma. Bunu tabi ki hemen yapamayacaksın ama en azından benim yanımda kendin ol. Belki daha iyi hissedersin." dedi. Geri çekilip yere doğru baktı ve devam etti:

"Belki de hissetmezsin bilemem ama böyle bir şeye ihtiyacın olduğundan eminim." dedi. Aklımda dolaşan o düşünceler yine gelmeye başlamıştı. Hislerimin beni ele geçirmesini engelliyorlardı. 'Ona hemen güvenemezsin Merve, hayır, olmaz. Onu daha tam tanımıyorsun. Anlatamazsın gerçekleri, gerçek sen olamazsın onun yanında çünkü o uzun zaman önce öldü. Bir daha geri gelmeyecek şekilde.' Düşüncelerimle çok uzun süre baş başa kalmış olacağım ki:

"Eee, cevap vermeyecek misin?" dedi hafif, iç ısıtıcı bir gülümseme ile. Onu kırmak ya da üzmek istemiyordum ama benim yanımda olmaya devam ederse aklımı çelmeyi başaracaktı. Ve ben bunun olmasını istemiyordum.

"Bilmiyorum..." kafamdaki düşünceler susmuyordu. Hep konuşuyorlardı. Çok yorulmuştum artık. Bunun bitmesini istiyordum. "Seni yanımda istiyorum, ihtiyaç duyuyorum ama bir o kadar da istemiyorum yanımda olmanı, çünkü korkuyorum. Bana daha önce hiç hissetmediğim şeyleri hissettiriyorsun ve bu aklımı çok karıştırıyor. Hiç sevmediğim bir duygu çıkıyor ortaya. Onu nasıl aşacağımı ya da ne zaman geçeceğini bilmiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse geçmesini hiç istemiyorum. Senin varlığına bu kadar ihtiyaç duyacağım aklıma bile gelmezdi." dedim. Duygularımın beni ele geçirmesine izin vermiştim. Çünkü çok yorulmuştum onları bastırmaktan. Bunları ben mi söylemiştim? Beni şaşkınlıkla izleyen Faris Hocaya baktım. Resmen dili tutulmuştu. Ne söyleyeceğini o da bilmiyordu.

"B-ben bilmiyorum Merve. Bu duyguların, anlatılması ve anlaşılması zor duygular. Sana ne kadarını vereceğimi bilmiyorum. O yüzden boş ümitlere kapılmanı istemiyorum. Sana bir yara da ben açamam, kıyamam." bunları söylerken bir o kadar şaşkın ama bir o kadar da sakindi. Biraz bekledikten sonra devam etti:

"İstersen bir süre görüşmeyip kafamızı toparlayalım. Kafamızdakiler netleşsin, daha sakin kafayla konuşuruz bunları tamam mı? Ve bu süre zarfında gerçekten kendini üzme sadece seni mutlu edecek şeyler yap ve kendini iyi hisset. Asıl buna ihtiyacın var." dedi gülümseyerek. Birisi beni düşünmeyeli çok olmuştu. Hep güçlü olduğumu göstermeye çalıştığım için sürekli insanların dertlerine ben koşuyor hiç kendiminkileri dışa vurmuyordum. Kendimi değerli hissediyordum. Uzun zaman olmuştu böyle hissetmeyeli. Hafif bir tebessüm etmiştim bu sözlere karşı.

"Gülünce çok güzelsin, hep gül." dedi gözlerini benim gözlerime kenetleyerek. Bu iltifat karşısında ne yapacağımı bilmiyordum. O yüzden kaçmaya çalıştım. Kemerimi çıkartmaya çalışıyordum ama lanet olasıca bir türlü çıkmıyordu. Ben onunla debelenirken o da bana bakıp gülüyordu.

"Dur yardım edeyim." dedi aynı zamanda gülerken. Kemerimi çözdükten sonra son bir kez gözlerine bakıp:

"Her şey için teşekkür ederim. Görüşmek üzere." dedim ama şimdiden onu özlediğimi hissedebiliyordum. Arabanın kapısını açıp dışarı çıktım. Eve doğru yürümeye başladım. Son bir kez arkamı dönüp el salladım tebessüm ederek. O da bana el sallayarak gülümsüyordu.

imkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin