Tuhaflıklar

2.8K 315 251
                                    

Onunla aramda tam olarak ne vardı bilmiyordum. İlişkimiz sadece vicdanı rahatlatmak için yapılan yardımdan daha fazla ama özel bir ilişki olamayacak kadar güvensizdi. İkimiz de birbirimizden bir şeyler saklıyor, ikimiz de yalana başvuruyorduk ve bu zaten sarsılan ilişkimizi daha da harabeye çeviriyordu. 

Korkuyordum. Ben her zaman korkağın birisi olmuş, hayatımın değişeceğini fark ettiğimde alıştığım hayatın kollarına kaçar olmuştum. Yeni bir hayatın bana ne getireceğini bilemezdim ama kendimi bildim bilesi olan hayatımın bana ne getireceğini bilir bu yüzden ondan korkmazdım. Güçlü insanların aksine korkularımın üzerine gitmekten hep kaçmıştım. 

Şimdi ise ait olduğum yerdeydim. Soyunma odasının sert bankında, başımın altına koyduğum çantayla kirli tavana bakıyordum. Onunla kalmayı kabul etmemiştim. Benim için çokta zor olmamıştı karar vermek. Her zamanki gibi korkularımdan ve bilinmezlikten kaçmıştım. Fakat şimdi daha dikkatli düşününce doğru yaptığımı düşünüyordum.

Ona daha fazla alışırsam ona bağlanacaktım ve ben bağlı olduğum birisini daha kaybedersem hayata nasıl tutanacağımı bilmiyordum. Bu yetmezmiş gibi o Chan ile arkadaştı. Eğer onunla kalsaydım muhtemelen sürekli Chan ile karşılaşacaktım ki bu o evden gitmem için yeter de artardı bile. 

Seungmin karşı gelmemişti tabiki. Sadece Hyunjin'in o gün bana verdiği telefonuma numarasını kaydetmişti. Artık iki kişilik rehberimde dört kişi vardı.

O günden beri Hyunjin'in, telefonumun yapılmasını beklediğini öğrendim. İçindeki fotoğrafları ve videoları kurtarmak için her şeyi yapmıştı ki birkaç şey silinmiş olsa da Ailemle çekildiğim fotoğraf ve videoların çoğunluğu duruyordu. Keşke, gitmeden önce onlarla da çekilseydim.

2 haftadır onu görmüyordum. Muhtemelen beni unutmaya başlamıştır bile ama benim aklımdan hiç çıkmamıştı. Hata mı yapmıştım? Onunla kalmaya devam mı etmeliydim? Devam etseydim kim olarak kalacaktım? Önceden hasta olarak bana bakıyorlardı şimdi o evdeki görevim ne olacaktı? Hiçbir yere ait değildim. Ne buraya, ne onun yanına. Bu dünya da ait olduğum hiçbir yer yoktu.

Çalan telefonun sesiyle daldığım derin düşüncelerimden ayrılırken saatin sabahın 6'sı olması merakımı tetikledi. Bu saatte kim beni arardı ki?

Yattığım sert yüzeyden doğrulup ağrıyan boynumu ovdum. birkaç ay da olsa yumuşak ve sıcak yatağa hızlıca alışan vücudum buranın sertliğini ve soğukluğunu hızlıca unutmuştu. Tekrar alışmak fazla zamanımı alacaktı.

Cebimden telefonumu çıkartıp hala çalan telefonun ekranına baktığımda gördüğüm isimle yüzümde bir gülümseme oluştu ve arkamdaki duvara yaslanarak telefonu açtım.

"Günaydınn!" Seungmin'in enerjik sesi sanki bana da enerji veriyordu. Az önceye kadar nasıl kalkıp kafeyi açacağımı düşünürken şimdi gözüme o kadar da zor gelmiyordu. Seungmin her gün arardı ama ilk defa bu saatte aramıştı. Bir şey olmuş olabilir miydi?

"Günaydın" Diyerek bacaklarımı tahta oturakta kendime çektiğimde "Neden bu saatte aradın?" Diye sormadan da edemedim.

Kısa bir sessizlik oluşurken kaşlarımı çattım ve dikkat kesildim. Fısıldaşmalar duyduğumda dudağımı dişlemeye başlarken Seungmin'den ufak bir inleme geldi ve derin bir nefes aldı.

"Şöyle ki çalıştığın kafenin adını istiyor ve beni zor-Ağğ!" Seungmin acıyla inleyip ofladığında gülüşümü bastırmak için dudağımı dişledim.

Onlara buranın yerini söylememiştim. Buraya gelip beni çalışırken görmelerini, insanların beni nasıl görmediğini görmelerini istemiyordum. Bu yüzden ne kadar ısrar etseler de söylememiştim.

My world is just you|HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin