Hyunjin eve geldiğinde bir süre ödevler ile uğraşmış ardından ikimize de yemek yapmıştı. Akşam yemeği sessizce geçerken aramızda bir tuhaflık ve gerginlik başıboş geziniyordu. Ona yalan söylediğimi ve bazı gerçekleri sakladığımı biliyordu ki bu zaten beni fazlasıyla geriyordu.Konuştuğumuzda ve ben gerçekleri itiraf ettiğimde benden soğur muydu? Beni artık yanında istememesinden korkuyordum. Ben neden sürekli korkuyordum? ne zaman korkmamayı, kendi başıma yaşayabilmeyi öğrenecektim?
"Al bakalım" Daldığım derin düşüncelerden Hyunjin'in sesi ile çıkarken başımı kaldırıp ona baktım. Bana dumanı tüten bir kupayı uzatırken salonda oturduğum koltukta yanıma oturdu. İtiraz etmeden elinden kupayı alırken merakla içine baktım ve hafif şeffaf olan içeceğe tuhaf bakışlar atarak ona baktım.
"Bu ne?" Sorduğum soruya omuz silkti ve koltukta bir bacağını kırıp bana dönerek oturdu. Bir kolunu koltuğun arkasına koyarken bakışlarını elimdeki kupadan yüzüme çıkardı.
"Bitki çayı, başının ağrıdığını ve yorgun olduğunu söylemiştin iyi gelir." Şaşkın bir şekilde ona baktım. Bunu beklemiyordum ki söylerken de yemek yemek istemediğim için söylemiştim. Yalan değildi yorgundum ve başım biraz ağrıyordu ama sorun etmiyordum.
Tüm gün aramızdaki sessizlik ve gerginliğin ardından bu hareketi beni rahatlatırken hafifçe gülümseyip mırıldandım.
"Teşekkür ederim." Şuan her şeyi konuşacağımızı bildiğim için gerginliğim had safhadayken Hyunjin'in konuşmayıp çayı içmemi beklediğini fark ederek dudaklarımı birbirine bastırdım.
Konuşurken içmeyeceğimi bildiği için bekliyor olması kalbimi hızlandırıp içimde hoş bir duygunun varlığını belli ederken kupayı dudaklarıma götürüp dumanı tüten sıcak çaydan bir yudum aldım. Tatsız gibi gelen acı çayla yüzümü buruşturup uzandım ve sehpaya bırakacakken Hyunjin'in tek kaşını kaldırıp bana attığı bakışlarla durdum.
Gözlerimi kaçırıp uzattığım elimi çekerek arkama tekrar yaslanırken istemeyerek de olsa çayı içmeye başladım. Dudağımı ısırıp bir süre çayı içerken tüm gün boyunca yaptığımı yapıp onunla olacak olan konuşmamızı düşündüm.
Ona yalan söylediğimi nasıl söyleyecektim? ondan bir şeyler sakladığımı, onu kandırdığımı söyleyemezdim ki. Hem, bunu söylerken çoğul kullanmıştı. İkimizi de kast etmişti yani o da mı benden bir şeyler saklayıp yalan söylemişti?
Kafam daha da karışırken daha fazla içemeyip çayı bıraktım. Zaten yarısını içtiğim için Hyunjin bir şey demezken bakışlarımı ellerime çevirip konuşmayı başlatmasını bekledim.
Bir süre sessizlik oldu. O da kafasında nasıl başlayacağını planlıyor olmalıydı. Dudağımı ısırırken birkaç dakika sessizliğin ardından hafif kuru bir şekilde öksürüp dikkatimi üstüne çekti.
"Öncelikle söz vermeni istiyorum. yalan söylemek, geçiştirmek falan yok. Bu saatten sonra artık gerçekleri konuşacağız anlaştık mı?" Yüzümü görebilmek için başını eğip bana baktığında gergince bir nefes alıp başımı sallayarak onayladım onu.
Sonuna gelmiştim artık. Kaçışımın olmadığını biliyordum ki daha fazla kaçmakta istemiyordum. Artık birilerinin öğrenmesini istiyordum. Seungmin öğrenmişti ama düşündüğümün aksine o beni terk etmemiş ve yanımda olmuştu. Hyunjin de olurdu, yani umarım..
Başımı salladığımı görüp nefesini bıraktı ve daha fazla beklemeden konuşmaya direkt olarak girdi.
"Öncelikle şunu öğrenmek istiyorum. Buradan gittiğin zaman, gerçekten arkadaşında mı kaldın?" Sorduğu soruyla seslice yutkunurken dudağımı dişledim ve bir süre sessiz kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My world is just you|HYUNLİX
Fanfiction"sana çok iyi bakacağım bu yüzden bir süre benim evimde kalabilir misin?" *** Bir kaza sonucu doğan aşk mı yoksa şans eseri karşılaşılan geçmiş mi daha etkiliydi kaderinin çizdiği yolu değiştirmede? Başlama tarihi:16.01.21