Seungmin
Büyük bir savaş vardı sanki içimde. Kırmızı ve maviye ayrılmış iki taraf, birbiriyle canice savaşırken en çok zarar gören kişiydim. Kırmızı taraf beni Chan'a geri göndermeye çalışıp vicdan azabıyla yakmak için her şeyini ortaya koyarak katliam yaparken mavi tarafımın Chan'ı hayatımdan çıkarmaya çalışıp onun yokluğuyla kalbimin ve hayatımın buz tutması için savaşıyordu.
Neden... Neden her türlü zarar gören kişi ben oluyordum? Sadece yardım etmek isterken tek canı yanan kişi neden ben oluyordum?
Toparlamaya çalışıyordum, oluyordu da. Gülüyordum, eğleniyordum, herkesin bildiği Seungmin olarak görünüşümle etkilemeye ve erkekleri tavlamaya devam ediyordum.
Görünüşte hiçbir şeyim yoktu benim.. Aslında bir maske takıp her şeyi gizlemek fazlasıyla kolaydı. İnsanlara bir kere güldüğünde zaten inanmaya hazır oldukları için hiç sorgulamadan ve düşünmeden iyi olduğunu düşünürlerdi.
"Seungmin? Dalgın gibisin?" Önüme bırakılan soğuk içecek ile daldığım düşüncelerden çıkarken bazı derslerimizin birlikte olduğu Dong hyuk karşıma oturup merakla bana baktı. Ona sahte ama gerçekçi gülüşlerimden bahşedip önüme bıraktığı kolayı alıp açtım. Büyük bir yudum alıp arkama yaslanırken bacak bacak üstüne atıp ona baktım.
"Uykuluyum biraz" umursamazca konuşup sıkılarak etrafı incelerken kampüsün kafeteryasındaki insanlara baktım. Herkes gülüşerek sohbet ederken bazıları içine kapanarak tek başlarına vakit geçiriyordu.
"Sanırım bu seferki fena yormuş seni?" Alaylı gelen sesiyle donup kalırken Dong hyuk gayet normal bir şey söylemiş gibi güldü ve eğilip kolanın üstündeki elimi tuttu.
"Sonraki olabilirim, çok yormam merak etme" Gülümsedim. Böyle kişileri görmek beni sevindiriyordu. Benimle olmak için bir taraflarını yırtan, sonra benimle oldukları için hava atan insanlar egomu yükseltiyordu.
Herkes, kampüsteki her erkekle olduğumu sanıyordu ve bu yüzden beni ulaşılamaz bir hazine olarak görüyorlardı. Oysaki sadece birkaç kişi ile birlikte olmuştum ki Chan'dan sonra bırak birisi ile olmayı kimseyle düzgün muhattap bile olmamıştım.
ayağa kalkarken aldığım kolayı gösterdim ve şaşkınca bana bakan çocuğa küçümseyici bir bakış attım.
"Kola için teşekkürler, ihtiyacımı karşılayabilecek birisi olduğunda bul beni" Bir şey demesine izin vermeyip çantamı aldım ve omzuma asıp çıkışa ilerledim.
Chan 1 haftadır ne beni aramış ne de karşıma çıkmıştı. O gece ona yaptığım acımasız olayın ardından sabah kapıya dayanacağını düşünmüştüm ama tamamen ortadan kaybolmuştu. Bu sessizlik beni ürkütüyordu.
Biten kolayı kenardaki çöp kutusuna atarken Kampüsten çıkıp yol kenarında durdum ve taksi beklemeye başladım. Son derse girmektense bir ormanın kenarında sessizce yürümeyi planlamıştım.
Orman patikalarında yürümeyi fazlasıyla severdim. Kimseler olmazdı, doğayla baş başa kalır tertemiz havayı içime çekerek rahatlarken ormanın huzurlu sesini dinlerdim. Kulaklık takmayıp müzik dinlemediğim tek yerdi orman patikaları.
Gördüğüm taksi ile elimi uzatıp durmasını beklerken ondan önce duran siyah arabayla kaşlarımı çattım. Önümdeki, camları filtreli olan yabancı arabadan gözlerimi çektim ve onun yüzünden beklemeden giden taksiyle sinirlenerek camı tıklattım.
"Ne önümde duruyorsun amına koyim taksi kaçtı senin yüzünden!" Sinirle söylenirken camın açılması yerine kapının açılması ile çattığım kaşlarımı düzeltip şaşkınca geriye çekildim.
![](https://img.wattpad.com/cover/255231815-288-k815583.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My world is just you|HYUNLİX
Fanfic"sana çok iyi bakacağım bu yüzden bir süre benim evimde kalabilir misin?" *** Bir kaza sonucu doğan aşk mı yoksa şans eseri karşılaşılan geçmiş mi daha etkiliydi kaderinin çizdiği yolu değiştirmede? Başlama tarihi:16.01.21