2~Gerçek Kabus

125 4 5
                                    

Şöminedeki odunlar çatırdayarak ateşi harlıyorlardı.Sıcak,genç adamın dizlerini ıstıyordu.Bir sandalye çekmiş,ateşin kendisinde uyandırdığı etkiye kendisini bırakmıştı.Küle çeviren kızıllığı dikkatle izliyordu.Çocukluğundan beri her korktuğunda alevlerin yanında bulurdu kendisini.Çılgıncaydı belki ama sanki o dinler,içindeki karanlığı aydınlatırdı.Ateş söndüğünde korkusu da uçup giderdi.Adam yine ona sığınmıştı.İçkiden önceki baki dostuna.Çünkü korkuyordu,hem de hiç olmadığı kadar çok.Bu yüzden mi kadını resmen kovmuştu?Aklına binlerce soru gelse de,hiçbir şey anlamasa da ona bir cevap verdiği için gidebileceğini söylemişti.O kadar ciddi durmuştu ki kadın "Ama"diyebilmiş gerisini getirememişti.Bunu beklemediği belliydi,eli ayağına dolaşmıştı,
kaçamakça veda sözcükleri mırıldanıp gitmişti.Adam gidecek bir yeri olmadığına emindi ama istemiyordu.Ne kadını ne de ondan kendi hakkında duyabileceği saçmalıkları.Belki tüm o saçmalıklar için gitmişti peşinden ama hayır şimdi vazgeçmişti.O,böyle iyiydi.
Adam kendisini haklı buldu ve bir daha açmamak üzere unutmak üzere konuyu kapadı.Elindeki kupayı tezgaha bırakıp salondaki koltuğuna attı kendisini ve sabah olmadan birkaç saat uyumayı diledi.

Genç kadın yabancısı olduğu bu dünyada çıplak ayaklarına batan taşlar eşliğinde yürüyordu.
Güneşinden kaçarken açılan taze yaralar şimdi daha da derinleşiyordu.
Gece soğuktu,kadının ince elbisesini uçuşturan rüzgar onu titretiyordu.
Nereye gittiğini bilmeden indiği yere,sık ağaçların uzaktan göründüğü yere,ilerliyordu.Genç kadının gözleri doldu,nemli bakışlarını gecede nazlı bir kız gibi duran hilale çevirdi.Evinden çok uzaktaydı.
Özenilecek bir hayatı yoktu belki hatta herkes ona acırdı ama yine de şuan boğuştuğu terk edilmişlik duygusunu evinde uzun zamandır hissetmemişti.Nasıl da sızlıyordu içi acı acı?Kısacık bir an aklından kimsesiz olduğu geçti,yalnız olduğu...Kadın hemen toparladı kendisini.'Allah var'dedi,'Ben nerede olursam olayım beni gören duyan Allah var,O bana yeter.'dedi.Zarif parmaklarıyla gözyaşlarını sildi ve ormana karıştı.Önce kolyesini bulmalıydı,belki o zaman her şey düzelirdi.

Genç adam ter içinde uyandı,uykusu zehir olmuştu.Kabusları öyle dolanmıştı ki boğazına,hala nefes alamıyor gibi geliyordu.Ellerini boğazına koymuş,öksürüyordu.Hızlı olmaya çalışıp iki büklüm mutfağa gitti,biraz su içti.Sıktığı dişlerini ve kasılan bedenini serbest bıraktı.Gözleri salondaki saate kaydı,sadece yarım saat uyumuştu.
Çöp kutusuna öfkeli bir tekme savurup mutfaktan çıktı.Üzerine yapışan kıyafetleri çıkarıp sıcaklığı sonuna ayarladığı suyu açtı.Tenine işlemeyen suyun altına girdi.
Yine o lanet yaşlı kadını görmüştü.O kötü cadı onun düşlerini ele geçirmişti,her gece adama bir şeyler söylüyor,onu berbat bir hale sokuyordu.O tüyler ürperten sesi hala kulaklarındaydı.Ormana git,deyip durmuştu.Adam saçlarını çekiştirdi.Son söylediğini de hatırlıyordu.'Kaderinden kaçamazsın.' Öfkeyle bağırıp şiddetli yumruklarını kafasına indirdi.Nefret ediyordu herkesten ve her şeyden.

Boğuluyordu ruhu,sanki her geçen saniye okyanusun dibine biraz daha çöküyordu.Yardım edemiyordu sadece bekliyordu...Ruhu öyle kaybolsun ki onunla arasında bir bağ kalmasın.Yere çöktü çaresizce.
Ağlamazdı,yeminliydi ama ağlar gibi inledi acı acı.Kendisini dövdü durdu bir süre.Başka türlüsü olmuyordu,
canını yakmak dışında bir şey iyi gelmiyordu.Nöbetten sonraki hissizliğine büründüğündeyse suyu kapatıp üzerini giydi.O kadının dediğini hiçbir zaman yapmamıştı şimdi de yapmayacaktı.

Odasına gidip ışıkları açtı.
Uyumayacaktı,bir daha aynı şeyleri yaşamak istemiyordu.Bu yüzden elindeki kalın kitabı açıp kaldığı yerden devam etti.Ama bugün,bu gece diğerlerinden farklıydı.On dakika olmuştu ki kulakları çınlamaya başladı. Başta umursamadı,
geçmesini bekledi ama şiddetlenerek devam etti.En sonunda kafasını elleri arasına alıp kıvranacağı kadar kötü bir acıya eşlik etti.Bu çınlama kulaklarını her sese kapatmıştı,
kafasının içinde o yaşlı cadının sesi yankılanıyordu.

YALANCI GÜNEŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin