Yalım korkularını bir kenara çekmişti.Düşüncelerine,hislerinden gelen o anlık muazzam gücü işlemiş,harekete geçmişti.Puslu bir havası vardı prensin,ruhu gecenin sisindeydi.Göremiyordu ama önündeki engelsizlik gördüğüne inanmasına sebep oluyordu.Helen'in ona bahsettiği,sarayın on kat altındaki devasa çekirdeğe ilerliyordu.Güneşin merkezine...
Çekirdeği stabil tutabilmek için önce değerli cevherleri karıştırıp elde ettikleri metalle bir koruma inşa etmişler sonra da kimselerin ulaşamaması için üstüne sarayı inşa etmişlerdi.Çekirdek keşfedilmemesi gereken bir güce sahipti,ona yaklaşmaya çalışanlar daha öncede olmuştu ama cezalarını hücrelerine kadar ayrılarak ödemişlerdi.
Taşıyamayacakları enerji sonları olmuştu.Helen oraya öylesine bir nöbetçi koyduklarından bahsetmişti sadece.Çünkü o gücü alabilecek kimse yokmuş.Çekirdek,hırslarının icabına bakarmış.Yalım,bu senaryodan başka bir hikayeye inanmıştı,özel olabilirdi.Kendini hep yerin dibinde buluyordu,dizlerinin üstündeydi.
Şimdi uçmak istiyordu,eğer uçabilirse düşmesinin de anlamı olacaktı.Düştüğü gibi de kalkacaktı.
Kimse onu daha fazla hırpalayamayacaktı,kimse elindekini alamayacaktı...Yokluğuna o kadar alışmışlardı ki varlığını kabul ettiremiyordu.Hissedemiyordu,buranın prensi değildi de sıradan biriydi sanki...Annesinin,ateşten olduğunu anladığında yedek bir parça gibi kenara attığı lazım olunca çıkaracağı o bebek gibiydi hala.Bir kenara atılmış,süs olsun diye camdan vitrinde boy gösteren Yalım...Hep hayal kırıklığına uğratan Yalım...Yaşamı dert olan Yalım...Bencil Yalım...Kalpsiz Yalım...Başına gelen en iyi şey Sara'ydı.O da gidiyordu çünkü yeterince güçlü olup herkesi susturamamıştı,
savaşamamıştı.Zayıflığı,boyun eğdirtmişti.Prense dokunan önemli konulardan biri de abisinin kadının babasının bile yapmadığını yapıp herkese kafa tutabilmesiydi.Onun Sara'sının elini tutmaya çalışıyordu.Herkes de
karanlığın efendisinin gücünden çekiniyordu.Kalplere saldığı dehşet,istediğini yapmasını sağlıyordu.Aynı anne aynı baba...Arun'u kıskanıyordu,evet.Adını kazımak istiyorsa tarihe,sadece güçlü olması değil,abisini yenebilmesi gerekirdi.Yalım,kendinden aldıklarını geri istiyordu.Haklarını,kimliğini,
hayatını çalmışlardı,yetmemiş ayını dahi almışlardı.Kalbindekini dahi ondan koparmayı başarmışlardı.Geri almak andıydı.Övündükleri,
sevildikleri,geldikleri yerlere kayıp kardeşlerinin üstüne basarak tırmanmamışlar mıydı?Şimdi sahip oldukları her şey Yalım'ındı da.Muhafızın yüzüne yumruk çarpıp,
kafasını sertçe dizili taştan örülmüş duvara çarptırdı.İki yana açılan demir kapının yanındaki kırmızı düğmeye bastı tereddütsüzce.Sakin adımlarla içeri girdi.Merkezde,etrafı bir metre yüksekliğinde çelik korkuluklarla çevrili,kubbe şeklinde metalle örtülen çekirdek bulunuyordu.Yalım,solundaki duvarda duran şifre ve şeffaf bir kapakla korunmaya çalışılmış kola yaklaştı.Parmaklarından çıkan alevle kapağı eritmeyi denedi ve başardı da.Sıra kolu çekmekteydi.Yalım'ın kurnaz aklından geçen tek şey vardı.'Onlar vermiyorlarsa ben alırım.'Kolu indirdi.Ölecek olmak onu hiç geriye döndürmemişti zaten.O bunu kabul ediyordu.Korkuluklara yaklaşmaya başladığında,sessiz yerde bir makinenin çalışmasına benzer gürültüler oldu.Çekirdeği örten çeyrek parçalar, aralarındaki çizgilerden ayrıldı,yuvalarına çekildi.Ve prens güneşin uzaydaki yansıması olan çekirdekle karşılaştı.İçi kaynayan lavlar gibiydi.
Hareketliydi ve artık koruması da yoktu.Yüzeyden aniden fırlayan bir lav topuna karşı prens,eğdiği kafasını hızla geri çekti.Lav topu havada asılı kalmıştı.Sonra oyun hamurunu oraya buraya çekiyormuş gibi hallerdeyken canlanmış konuşmaya başlamıştı.
"Bizi uyandıran prensimizmiş..Kalbini görüyoruz küçüğüm...Ne istediğini biliyoruz."Yalım,kaşlarını kaldırdı.
"İstediğimi ver o zaman diyeceğim de şüpheliyim." diye yanıtladı.Yer çekimine meydan okuyan şekilsiz aleve bakıyordu.İtiraf etmeliydi ki beklediği bu değildi.
"Görünüş aldatır prens...Küçük büyük,az çok,kötü iyi olabilir.Güneşin ruhu biz,sana böyle göründük,bize bunu verdin.Ateşi..." dedi yaşlı bir kadın sesinin yankılanması gibi olan ses.
"Daha fazlasını istiyorum.
Ateşim,karanlığım ama güneş değilim." dedi kararlılıkla.
"Sana verdik,seçtik.Güneşin gücünü verdik."
"Ortaya çıkmak için daha neyi bekliyor?"
dedi sitemle prens.
"Seni..."
Güneşin ruhu yaklaştı.Yüzüne kadar alçaldı.
"Yenilmek de yenilmezlik de sende saklı küçüğüm...Sana gücü verdik,daha önce de yaptın,
biliyorsun.Kaçamazsın,o sensin.
Hatırla..." demiş ve kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI GÜNEŞ
FantasyAyın cılız ışığının,yüzeyini beyaza boyadığı kendisine oldukça uzak suya baktı.Dudakları hafifçe kıvrıldı.Korku duygusu şeytani güçlerin elinde tutsak olmuş olmalıydı,o güçler şimdi adama fısıldıyordu.Kendinden geçmiş gibiydi.Onu bu meraktan alıkoym...