Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az önceki andır derlerdi ya Eflah da tam o zamanı seçmişti.
Tişörtü çoktan yırtılmış üzerinde sadece kirli beyaz atleti kalmıştı.
Soğuktan korunmak için vücuduna örttüğü postu yana attı.Samanların üzerinden kalktı,diğerlerinin üzerinden atlayarak ahırın kapısına ulaştı.Günler geçmişti,Susamış'ın güvenini kazanmaya başlamışlardı bu yüzden kapı artık kilitli değildi.Oysaki Eflah hiçbir şeyi unutmamış sadece öyle gibi yapmıştı.Genç adam sabah dolaşmaya çıkıyor gibi özgür ve sakince taşlı yolda ilerliyordu.Ne zamandır beklediği anın geldiğini hissediyordu belki keyifli olduğu bile söylenebilirdi.Hocasına olan kini ilk günkü kadar kuvvetli değildi ama kendisine bir sözü vardı ve şimdi onu tutmaya gidiyordu.Susamış'ı gözlemleme fırsatı bulmuştu.Basit yaşamında silahlarından daha çok sevdiği ve değer verdiği bir şey olmadığına neredeyse emindi.Hepsini ondan çalmaya bu büyük koleksiyonunu yok etmeye niyetliydi.Ahırın arkasına gelmişti.Ne işe yaradığını bilmediği,
bir türlü atılmayan eski makineyi çalıştırdı,gece kendi kendisine böyle yapıyor ve kulakları tıkamak hissi uyandıran gürültüsünü serbest bırakıyordu sonra herkes kalkmaya üşeniyor o da biraz sonra duruyordu.Şimdi de sesi şüphe uyandırmayacaktı.Yerden bir taş aldı,
zincirlerle bağlanıp kilitlenen kapının kilidine iki kere sertçe vurdu ve işlem başarılıydı.Makineyi kapadıktan sonra içeri girdi.Eflah hiç şüphe duymuyor,sabit yüzüyle adım adım amacına ilerliyordu.Boya kovalarını bir an bile duraksamadan ağır silahların üzerine gezdirdi sonrasında bulduğu benzini de ilave etti.Şimdi kapıya yakın bir yerde durmuş şöyle bir içeriye göz atmıştı.İhtiyacı olan tek şey küçük bir kıvılcımdı.Bu konuda kendisine sonsuz güveniyordu.Akan benzinin kenarına çömelip gözlerini bir noktaya sabitledi.Belki hayatının hiçbir anında güneş prensi olduğuna dair bir işaret karşısına çıkmamıştı şu karabasanı dışında.Ama neler yapabileceğini biliyordu,geçen gün kadına öfkesinden samanları tutuşturmuştu.Neyseki kimse fark etmeden söndürmüştü.Bu bir ilkti,çok yeniydi.Onu kötü ve bir hiç gibi hissettiren her acı anını aklına getiriyor kendisini alevlendiriyordu ve evet...Parmak ucuyla benzine dokunduğu an benzin yanmaya başlamıştı.Eflah yamuk gülüşüyle başarının verdiği gururla ayağa kalktı,dışarı çıktı.Birkaç adım sonra arkasında güçlü patlamalar,
parlamalar oluyordu.Gökyüzü şenlenmiş aydınlanmıştı.Alevlerin sahibi adamın gözlerinde de hiç dinmeyen bir ateş şimdi tüm yanıcılığıyla parlıyordu.Genç adam hareketlilikleri fark ettiğinde bu tekinsiz hislerinden kurtulup,sıradan Eflah'a dönmüştü.
Karan ve kadının koştur koştur kendilerine geldiğini fark etti.Onu görünce telaşlı ve meraklı hallerini gizlemeden sorarcasına baktılar.
"Noluyor?" dedi Karan.
"Silah deposu kül oluyor." diye yanıtladı.Sara elini ağzına götürdü şaşkınlıkla.Susamış için üzülmüştü.Telaşla sağa sola bakan gözlerini güneşine çevirdi.
"Sen nerdeydin Eflah?" diye sordu.
Şüphelenmiyordu sadece merak etmişti ama adamın verdiği cevap onu utandırmıştı
"Çişe gittim." dedi ters bir sesle kadına.Hesap mı soruyordu o?Karan ve Sara bu ilgisiz adamı bırakıp yangına koşmaya devam ettiler.
Susamış çoktan çıkmış kenarda kalan birkaç kova suyla ateşleri söndürmeye çalışıyordu çaresizce.
Sara Karan'ı geride bırakıp adamın kolunu tuttu.İrkilip şaşkınca kendisine bakan eğitmenine burukça gülümsedi.Susamış şoktan yeni çıkıyor gibiydi.Kaşlarını çatıyor sonra tekrar eski haline döndürüyordu.
Gözlerini bir kez daha deposuna çevirdi.
"Bacağımı kaybederken bu kadar üzülmemiştim." diye mırıldandı ve evine geri dönmek için hızlı adımlarla gitti.Sara yavaş yavaş sakinleşen ateşten gözünü çekip kendisine bakan Karan'a döndü.
"Bu çok kötü oldu.Çok üzüldü." dedi sıkıntılı bir sesle adama doğru yürürken.Kirli ve ağır duman genç adamın ciğerlerini tetiklemişti,
şiddetli öksürüğünden dolayı tişörtünü yukarı çekip ağzını ve burnunu kapadı.Yanına gelen kadının omzuna elini attı.Sara kadar bu duruma içerlemiş görünmüyordu.
"Yenilerini bulur hiç üzülme sen." dedi sakince.Sara haklı olarak üzgündü.
"Bana kaybettiği dostlarını hatırlattığını söylemişti.Onların kullandığı silahlar da oradaydı sanırım...Şimdi onları bir kez daha kaybettiğini düşünüyordur değil mi Karan?" diye sordu mutsuz sesiyle.
Karan kafasını salladı usulca.Şimdi saygılı biri olarak kadını izleyip gülümseyen suratını bırakmıştı.
"Muhtemelen öyledir.Nasıl oldu anlamadım kasten bir saldırı olabileceğini düşünüyorum." dedi konuyu değiştirirken.Genç kadın bilmiyorum dercesine dudaklarını büzdü.Olan olmuştu önemsediği sonuçlarıydı.
"Biz yanında olup ona unutturalım Karan." dedi ahıra girmeden hemen önce.Genç adam kadına güzelce gülümsedi.
"Yarın öyle eşeklikler yapacağım ki göreceksin o korsan mutsuzluğu bıraktığı gibi gülecek bile." dedi kadının moralini düzeltmeye çalışırken.Böyle görmek istemiyordu kadını.Keşke Sara hep gülseydi sonsuza dek o da böyle ona,gözlerine bakabilseydi.Onu üzecek her şeyi engelleyebilseydi keşke.Genç kadın ışıltı gözlerle gülümsediğinde Karan tatlı bir kriz geçiren kalbine elini atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI GÜNEŞ
FantasiaAyın cılız ışığının,yüzeyini beyaza boyadığı kendisine oldukça uzak suya baktı.Dudakları hafifçe kıvrıldı.Korku duygusu şeytani güçlerin elinde tutsak olmuş olmalıydı,o güçler şimdi adama fısıldıyordu.Kendinden geçmiş gibiydi.Onu bu meraktan alıkoym...