21~Sürgün Kraliçe Sürgün Oğul

13 0 0
                                    

Yukarıya, olabildiğince en yukarıya bakıyordu.Perde perde açılan maviliğin içinde huzur dolu bir yolculuk yapıyordu.Pamuk bulutların üzerinde dolaşıyor,hafiflemiş hissediyordu.Kalinda umutla saraydan dışarıya bakıyordu.
Evet,güneşte de bir gökyüzü vardı,
hem de en güzellerinden.
Nadiren bu kadar açık mavi olurdu;halk bunu sevince,parlak geleceğe yorardı.Kalinda gülümsedi kendi kendine.İlk defa batıl bir inancın doğruluğuna yürekten inanmıştı.Günler bundan sonra onlara unuttukları mutluluğu hiçbir engele takılmadan getirecekti.
Elindeki belgelere baktı bir kez daha,engeller bugün ortadan kalkıyordu.Bugün,onun ve yeni krallığının miladı olacaktı,bugün yazgı tekrar yazılacaktı.
Emanetini,vermemekte ısrarcı olanlardan alıyordu.Vedası gecikenlere yol hakettikleri gibi bitiyordu.Kraliçenin ve kardeşinin ayaklarını kaydıracak olmak şimdi ona tarifi imkansız bir haz veriyordu.

Özellikle beyaz bir elbise seçmişti.
Göğsünde kat kat duran kumaş belinden sonra hafifçe bollaşıyordu,
yine de Kalinda içinde kendini belli ediyordu.Koluna kadar uzanan dantel eldivenlerle kombinini taçlandırmıştı.Elbette prenses başına tacını geçirmeyi de unutmamıştı,çok zarif görünüyordu.Kalinda heyecanını dizginlemeye çalıştı,derin bir nefes aldı ve eğlenceli kısımlar için heyecanla koridorda ilerlemeye başladı.Herkesi babasının odasına çağırmıştı.Bu haberler için hepsinin bir arada olması önemliydi,kimse bu anı kaçırmamalıydı.Hepsinin meraktan içlerinin kemirildiğini tahmin edebiliyordu.Büyük bir şey geldiğinin farkında olmalıydılar.
Aklındakileri Peyman'a bile söylememişti.Ne diyebilirdi ki süprizlere bayılıyordu!

Neredeyse tavana ulaşacak şaşalı kapının önünde durdu prenses,
dudaklarına kimsenin hoşuna gitmeyen o yaramaz gülümsemesini kondurdu.Muhafızlara işaret verdi,onlar kapıyı açarken son kez kendisine sordu.Çünkü eğer girerse yapacaklarını yapacaktı,savaşı göze almalıydı...Evet istediği de buydu zaten ama...Mutluluğunu gölgeliyordu.Elindeki silahı sıkıp sıkmamak konusunda şimdi son kez tereddüt ediyordu.Çünkü bu kez silahın iki namlusu vardı,büyük bir kısmı hedefine isabet edecekti belki ama küçümsenmeyecek bir kısmı da kendisine değecekti.Bir yerde Yalım bir yerde Arun vardı.İkisinin arasında debeleniyordu...En sonunda,'İhaneti eden etti zaten.' diye geçirdi içinden.Tarafı belliydi bu yüzden.Doğru olanı yapacaktı sadece,gecikmişti hatta çok gecikmişlerdi bunun için.

Kararlılıkla bakışlarını yavaşça açılan kapıya dikti ve kalabalığın olduğu odaya giriş yaptı.Tüm gözler ona çevrilmişti.Bu çatlak prensesin ne için çağırdığını anlamaya çalışıyorlardı.
Kalinda'nın gözüne ilk çarpan ise ayının buza dönmüş mavi gözleriydi.
Sürprizden hoşlanmadığını bir kez daha hatırlamıştı.O gözler hiç iyiye alamet değildi.Peyman onu tepetaklak edecek kafasında ne varsa cebinden dökülür gibi önüne serilecekti.
Kalinda tedirgince gülümsedi ayına.Prens ise dişlerini biraz daha sıktı,yanakları içe çekildi.Güneşinin esrarengiz tavırlarına tahammülü kalmamıştı.Sırlar ay ve güneş için geçerli değildi,olmamalıydı.Onlar birdiler,aldıkları en ufak karar bile diğerini etkileyebiliyorken güneşinin bu halleri prensin canını fena sıkıyordu.Son zamanlarda bu kopukluğu daha da güçlü hissediyordu.'Umarım Kalinda eskisi gibi olmamızı imkansıza çevirecek işler çevirmiyorsundur.' diye geçirdi içinden.Çünkü o zaman gerçek anlamda var olmayacaklar demekti.

Eflah, Sara ve Luna hariç güneşler aylar,kraliçe ve kral burdaydı.Samimiyetsizce,prensese göre gösteriş için babasının
elini tutan kraliçe gayet normal görünüyordu.Kibirle oturuyordu.
Kimsenin kendisine dokunamayacağından çok emin görünüyordu.Herkes onun önünde eğilmişti,kim ona karşı gelebilirdi ki?
Buna cüret eden olursa icabına bakar,sorunu kökten çözerdi.
Kalinda'nın söylediği sözler onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu.Bir çocuğun daha boyuna bile yetişemediği annesine vurması,canını yakacağını sanması kadar acınasıydı.

YALANCI GÜNEŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin