Bölüm Müziği: Max Richter - November
❖
"Chanhee!"
Changmin öfkeyle arkadaşının ismini dudaklarının arasından dökmüş ve fenerini içinde bulunduğu yapıda dolaştırmıştı umutsuzca. Bulamayacaktı...
Her yeri toz içinde kalmıştı. Üstüne bakıp derin bir iç çektiği sırada ayakkabılarının üzerinde gezen böcekleri fark edip korkuyla birkaç adım gerilemiş ve ayağının arkasında bulunan şeye takılıp yere düşmüştü.
Son anda başını yere çarpmaktan kurtarmış olsada hırkasının yırtılmasına engel olamamıştı. Öfkeyle bağırdı. Ardından zar zor ayaklandı ve ayağının takıldığı şeye baktı. Üzeri böceklerle dolu olan çürük bir dolaba takılmıştı. Korkuyla geri çekildi, nefes nefese kalmıştı. Yüzünü sıvazlamak için ellerini hareket ettirdiğinde sağ elindeki kan ile duraksadı. Her şey daha ne kadar kötü olabilirdi...
Elindeki kanı hırkasıyla sildi, neyseki sadece çizilmişti. Sırtı da biraz ağrıyordu, fena düşmüştü. Soluklanmak için gözlerini kapadı. Buna değer miydi? Derin bir iç çekti. Dolaba yaklaşıp yere düşen fenerini aldı, bu sırada gözüne takılan şey ile böcekleri umursamadan kendisine göz kırpan renkli kitabı aldı.
Gözlerini kitaptan alamazken gülümsedi ve evet, buna değer diye geçirdi içinden. Az önce yaşadığı sıkıntılı anları kitabı elinde aldığında unutmuştu sanki. Yerdeki kırık dolaba, kanamaya devam eden eline, yırtılan hırkasına ve daha birçoğuna değerdi. Kitabı gelişigüzel temizleyip çantasına koydu.
Arkadaşı sandığından zekiydi, bilerek kitabı buraya saklamış olmalıydı. Öfkesi tekrar gün yüzüne çıkarken, arkadaşının iyiliğini düşündüğünü hatırlattı kendisine ve sırt çantasını takıp çıkışa yöneldi. Çıkışa vardığında üzerini silkelemiş ve etrafı kolaçan ettikten sonra içeriden çıkmıştı. Etrafta kimseler yoktu, zaten buralarda bekçiler dışında kimseler dolaşmazdı.
Sakince yürüdüğü yolda gülmeye başladı kendi kendine. Neden bunu yapıyorum diye sormadan edemiyordu kendisine. Kötü bir niyeti yoktu, bu yüzden neden diye sormaktan vazgeçti. Kendini bildi bile okumayı hep sevmişti, bu kitabı bu kadar çok istemesinin nedeni kitap aşkı olmalıydı, ya da daha fazlası?
Umursamadı, içine doluşan ve daha önce aşinası olmadığı hisler çok canlıydı.
Evine az bir mesafe kalmıştı, çantasında bulunan bir diğer kitabı çıkardı. Kütüphaneden ödünç almıştı hafta başında. Biri nereden geldiğini sorarsa ona bunu gösterecekti. Kıyafeti ve elini soracak olur ise kütüphanenin bahçesinde yapımı devam eden çalışmayı bahane edecek ve düştüğünü söyleyecekti.
Ancka kimsenin dikkatini çekmeden evine varmıştı. Dedesi akşamları daima erken uyurdu, sessizce bahçe kapısını araladı. Bu sırada yan bahçelerinden duyulan kahkaha sesleri ile başını arkadaşı Chanhee ve ailesinin bahçelerine çevirdi. Keyifli vakit geçiriyor olmalıydılar.
Kendisini fark etmemişlerdi, önüne dönüp evine girdi. Ev sessizdi, ışıklar yanmıyordu. Sessizce odasına yöneldi, içeri girip kapısını kapadı. Yatağına oturdu. Çantasından kitabı çıkardı.
Açık kalan camı sayesinde arkadaşının güzelim kahkahalarını hâlâ duyabiliyordu.Başucuna koyduğu aile çerçevesini boştaki eli ile kavradı. Anne ve babası ile henüz bebekken çekindikleri mutlu bir aile tablosuydu. Tebessüm etti. Onları kaybetmişti, devrimden sadece günler önce ailesi bir kazada can vermişti.
Açık olan camına ardından elindeki çerçeveye baktı.
Changmin ile Chanhee ne kadar eşitti?
❖
31.03.2021
22.53