Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
❖
Daha önce hiç sinirden ağladığını hatırlamıyordu Changmin. Ancak şimdi inatla gözlerinden dökülen yaşlara bakılırsa çoktan sinirinin kurbanı olmuştu. Derin bir iç çekti, ancak sanki dünyanın en zor şeyini yapar gibiydi yüz ifadesi. Bir kenarına çöktüğü duvara tutunarak kalktı ve odasından ayrıldı. Evin içindeki duman kokusu varla yok arasındaydı. Masanın üzerindeki ezilmiş meyvelere baktı, dedesi duman kokusunu dindirmek için Changmin'in özenle yetiştirdiği birkaç çileği feda etmiş olmalıydı.
Banyoya ilerledi yorgun adımlarla, kaç saattir bu halde olduğunu bilmiyordu. Ancak ardı ardına çalınan kapılarına bakılırsa okul saati gelmiş olmalıydı. Yüzünü yıkadı ve aynaya bakmadan terk etti banyoyu. Yine aynı yavaşlıkla odasına ilerleyip çantasını kavradı. Neyseki son anda, içine sıkıştırdığı yırtılmış hırkasını hatırlayıp içinden çıkardı. Onun için basit bir hırkaydı aslında ama şimdi özel bir anlamı vardı sanki. Gülümsedi ama dışarıdan bakan birisi gülümsediğini anlayamazdı asla. Ağlar gibiydi daha çok.
Birkaç kez silkeledi ve yatağının üzerine bıraktı.
"Changmin! Korkutuyorsun beni!"
Kapısının önündeki bedenin daha fazla endişe etmesine izin vermeden kapıyı araladı. Chanhee havada asılı kalan eliyle açılan kapıya ve onu karşılayan dostuna baktı. Neredeyse yarım saattir kapıyı çalıyor ve bağırıyordu, öyle ki durumdan rahatsız olan bazı komşuları ona öfkeli bakışlarını yollayıp durmuştu. Changmin bedenini dışarı atıp kapıyı kapadı ve kendisine endişeli gözlerle bakan arkadaşının yanından geçti. Chanhee sinirle önüne geçip arkadaşını durdurdu.
"Changmin!"
Changmin derin bir iç çekti. En son istediği şeydi konuşmak. Chanhee, siniri dinmiş bir şekilde arkadaşının yorgun haline baktı ve derin bir iç çekip sıkıca sarıldı arkadaşına.
"İyi misin?"
Changmin gözlerini kapadı, elindeki çantayı bırakıp kendisine sıkıca sarılan arkadaşına yasladı yorgun bedenini.
"Sorun değil."
Arkadaşının narin parmakları dağınık saçlarında gezinmeye başlamıştı, hissettiği huzur karşısında göz yaşlarını tutamadı.
"Ben buradayım."
Arkadaşı buradaydı ancak hep burada olacak mıydı? Daha sıkı sarıldı onu sakinleştirmeye çalışan bedene. Dedesi, torunun gece geç gelmesinden şüphelenip odasına girdiğinde ve uykusuna yenik düşmüş torunun kucağındaki kitabı gördüğünde bırakacak gibi bakmıştı ona.
Changmin sarsılarak uyandırıldığında ve elindeki kitap sinirle elleri arasından çekildiğinde gözleri dedesinin gözleri ile kesişmişti. O birkaç saliselik an içerisinde derinden hissetmişti ayrılık hissini. Sanki o kitabı dedesinden geri almak için bir harekette bulunsa dedesi onu orada bırakıp gidecekti. Öyle ki, dedesi zorlukla elde ettiği kitabı gözleri önünde yakarken bile itiraz edecek gücü bulamamıştı kendinde.
Kafasını sakladığı yerden kaldırmak istemedi, kaybolmak istedi. Dedesi, belkide bir daha hiçbir zaman okuyamayacağı o kitabı yakarken gözlerinde hiçbir duygu yoktu sanki. Changmin yarım yamalak hatırlıyordu o anları, dehşete kapılmıştı. İlk defa dedesini o halde görmüştü. Kötü bir büyünün etkisine kapılmış gibi öfke saçmıştı bakışları, torununa daha önce hiç bakmadığı bir şekilde bakmıştı.
Yanan kitaba bakarken dudaklarından birkaç cümle dökülmüştü dedesinin.
"Bir daha asla Changmin... Asla yapma bunu."
Anlayamıyordu, bir insan bir kitaptan nasıl bu kadar korkardı?
"Sadece birkaç cümle... Seni nasıl bu denli korkutur dede?"
Küle dönmüş kitaptan gözlerini ayırdığı sırada kurmuştu bu cümleyi Changmin. Dedesine öfkeyle bakarken zar zor konuşmuştu. Dedesi külleri çöp kutusuna dökmek için hareketlendiği sırada, dinginleşmiş bir sinirle torununa cevap vermişti.
"Sadece birkaç cümle ile değişti bu Dünya."
Göz yaşları durgunlaştığında ve Changmin'in kolları yorgun bir şekilde arkadaşının bedeninden ayrıldığında büyük bir gürültü ile çalmaya başlamıştı sirenler. Chanhee yavaşca arkadaşından ayrılırken Changmin'in saçlarını geriye doğru taramıştı. Changmin için hiç olmadığı kadar endişe ediyordu. Konuşmak istiyordu ancak susması gerektiğinin farkındaydı. Ma için çalıyordu sirenler, okulda olmaları gerekiyordu. Bunun için büyük bir azar işiteceklerinin farkındaydı ancak hareketlenmedi.
"Ma yanında değil mi?"
Changmin evden ayrılmadan önce avucunun içine sakladığı Ma'yı gösterdi. Chanhee hafif bir tebessümle arkadaşının yanına geçti ve sirenin bitmesini bekledi. Siren bittiğinde herkes hareketlenmişti. Ancak Changmin iğrenircesine bakıyordu sanki elindeki ufak şeye. Derin bir iç çekip ağzına götürdü.
"Sadece birkaç cümle ile sağlandı bu eşitlik ortamı."
❖
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.