Bölüm Müziği: Ludvig Göransson - Quantum Mechanics
❖
Yusufçuklar iyileştirsin ruhunu.
Soğuğun titrettiği dudaklarını birbirine bastırdı. Yaslandığı duvardan güç alarak doğrulttu bedenini.
Frezyalar eşlik etsin yoluna.
Göz kapakları yavaşça açılıp kapanıyordu, aklı başında değildi. Neredeydi, neler oluyordu unutmuştu sanki. Doğrulttuğu bedenine baktı. Kendi ismini seslendi bilincinin kontrolünü eline almak için.
"Changmin!"
"Kendine gel."
Ama dudaklarından çıkan cümleler kulağına vardığında Chanhee'nin sesini duyuyordu. Korku ve baş ağrısı aynı anda ruhunu titretmişti. Elleriyle kafasını tuttu.
Varlığımız korusun birbirimizi
Dostunun sesiydi tekrardan kulağında çınlanan. Elini boynuna atmıştı hızla, hayır boştu. Ne boynunda bir rüya taşıyıcı vardı ne de ceplerinde frezya.
Fısıldadı kendi kendine.
"Sorun yok, kendine gel."
İnatla tekrar dudaklarını aralamıştı ama konuşan yine kendisi değildi sanki. Gözlerini kapatıp olduğu yere geri yaslandı ve küçülebildiği kadar küçüldü oturduğu yerde. Dostu yoktu hiçbir yerde, yapayalnızdı bu koca yapıda.
Sadece nefes alışına odaklanmaya çalıştı, duyduğu tek ses kendi solukları olana kadar hızlıca nefes alıp vermişti. Ciğerleri soluduğu tozlu havanın keskinliği ile sızlarken sonunda odaklandığı tek şey göğsünün üzerindeki sızı ve kendi sesi olmuştu.
Bir süre öylece durdu. Yarattığı sessizliğin içine gömdü kendini, kütüphanesindeki ışıkları bir süreliğine kapatmış karanlığın içinde çömelmişti. Görebildiği tek şey dev boyutlu raflardı.
Ağır bir şeyin düşme sesi yankılandı zihninde aniden. İrkilmişti. Zihninin kütüphanesi yine karanlıktı oysa. Düşme sesi tekrar etti, birbirinden farklı olan sesler ardı ardına devam ederken olup biteni kavramaya çalıştı.
Kitapların çıkardığı sesti zihninde yankılanan.
Karanlıktı, gördüğü tek şey gölgelerdi ama kütüphanesinden düşen kitapların sesini net bir şekilde ve artık daha güçlü duyabiliyordu.