Bölüm müziği: Büşra Kayıkçı - Yol
❖
"Changmin, senin için endişeleniyorum."
Neydi o his? Adı neydi o hissin? Yaşadığı o duygu neyin nesiydi? Hâlâ bir cevap bulamadığı soruları kenara itti öfkeyle.
"Birazdan sirenler çalacak, en azından-"
Kulaklarını kapadı.
Younghoon'un kendisine kurduğu o cümle öyle anlamsız gelmişti ki ona ilk başta...
"Ne yediklerimizle ne de okuduklarımızla... Eşit değiliz Changmin."
Hiçbir şekilde anlamlandıramamıştı, hatta öyleki silip atmıştı kafasından o anı. Düşünmeye değer görmemişti belkide, bilmiyordu. O an için düşündüğü çok daha farklı şeyler vardı.
Ancak o cümleyi duyduktan birkaç saat sonra o değil miydi Chanhee'ye eşit olmadıklarını kesin bir dille ifade eden. Kulaklarından çekti ellerini ve kafasını tuttu. Dehşet bir sancı girmişti yine.
Kafasını geriye doğru attı ve yatakta ileriye doğru kayıp masanın üzerinde bulunan su bardağını kavradı.
O cümleleri kurarken ne düşünmüştü? Eşit olmadıklarını söylerken buna kendisi ne kadar inanmıştı? Ona bunu söyleten arkadaşına olan öfkesi miydi yoksa Younghoon'un kurduğu o cümle miydi?
Bardağı kavrayan ellerinin titrediğini üzerine dökülen suyla fark etmiş ve hızla bardağı geri yerine bırakıp ellerini kendine doğru çekmişti.
"Changmin! Sana diyorum!"
Chanhee o kitabı nasıl bulmuştu? Onun ulaşamadığı bir yerden aldığı çok belliydi! Masanın üzerinde duran Ma'ya baktı. Ma eşitlik demekti! Ama arkadaşı ile eşit miydi Changmin?
"2 gündür oradasın, ne yapmaya çalışıyorsun!"
Nefes alamadığını hissetmeye başlamıştı, zar zor hareket etti ve camı sonuna kadar açıp derince bir nefes aldı.
Eşitlik demek Ma demekti. Bu kadar basitti.
Ne yediklerimizle...
Kafasına vurdu aniden. Ma yoksa eşitlikte yoktu, ona böyle öğretilmişti. Kitaplığına çevirdi bakışlarını.
Ne de okuduklarımızla...
Younghoon'un cümleleri kafasında sonu olmayan bir döngü şeklinde tekrar edip duruyordu. Ayaklandı.