⇨six⇦

473 62 68
                                    

"Anne ya babamı ikna edemez misin? Yunho'nun diline düşmektense yatağımdan düşeyim daha iyi."

Bayan Jung 'ne saçmalıyorsun?' bakışları atarken wooyoung yavru köpek bakışları atıyordu. İşten geldikten sonra akşam yemeklerini yemişler ve wooyoung yalvarma faslına geçmişti. Babasından cezalıyken asla 'ben konsere gideceğim' diyemezdi ki bu devrede de bayan jung giriyordu.

"Eh bir denerim şansımı."

Wooyoung sevinçle annesinin üzerine atlayarak sarıldığında bir yandan da öpücüklere boğuyordu.

"Teşekkür ederim. Teşekkür ederim..."

Her teşekkürde bir öpücük.

"Ay tamam wooyoung."

Kadın gülerek wooyoung'un ellerinden kurtulduğunda kocasının yanına giderek uzun bir konuşma yapmışlardı. Wooyoung birkaç dakika sonra anne ve babasının yanına gittiğinde kalbi bir taraflarında atıyordu.

"Wooyoung! Buraya gel!"

Wooyoung babasının sesini duyduğunda derin bir şekilde yutkunmuş, babasının karşısına geçerek beklemeye başlamıştı. Babasının delici bakışlarını gördüğünde 'eyvah' demeden edememişti.

"Demek konser ha?"

Wooyoung başını hafifçe salladıktan sonra devam etmesini bekledi.

"Ah be wooyoung. Cezalısın diye arkadaşların ile planlarını bozacak değilim. Git tabi ki ama!"

Wooyoung son ana kadar gülümserken gülüşü yüzünde donup kalmıştı.

"Bu cezan sona erecek demek değil. konserden sonra işinin başına döneceksin."

"Ya baba tanrı aşkıma koltuğumdan bir saatlik kalktım diye niye garsona döndüm ben?"

Bay jung oturduğu yerden kalkarak wooyoung'a yaklaştığında wooyoung içinden kendine sövmekle meşguldü.

"Aldığın sorumluluğun farkına var diye."

Wooyoung duyduğu cümle ile olduğu yere çakıldığını hissetti. Bay Jung ise babacan bir gülüş ile oğlunun omzuna dokunmuş ve salondan ayrılmıştı.

"TANRI ŞAHİDİM OLSUN ÇOK SEVİYORUM SİZİ YA!!"

Wooyoung koşarak annesine sonra da babasına sarıldıktan sonra biraz daha vakit geçirerek odasına çıkmıştı. Hemen banyodaki işlerini hallettikten sonra yatağına girmiş ve derin bir uykuya dalmıştı.

...

"Hadi ya wooyoung! ağaç oldum beklemekten!"

"Tamam ya geldim işte. Aha görüyorum seni."

Wooyoung telefonunu kapattıktan sonra cebine koymuş ve adımlarını biraz daha hızlandırmıştı. Yunho'nun yanına vardığında omzuyla vurarak kendini belli etmişti.

"Hadi hadi, birazdan başlayacak."

Yunho Wooyoung'un kolundan tutup çekiştirerek ilerlerken wooyoung göz devirmişti. Bir türlü anlamıyordu şu Choi San sevgisini. Biletlerini göstererek ortalarda olan yerlerine geçtiklerinde Wooyoung şaşkınlıkla etrafına bakınıyordu. Resmen alan insan kaynıyordu.

"Ben neden kendimi çok yabancı hissettim?"

Yunho duyduğu soru ile yarım ağız gülümsediğinde alandaki bütün ışıklar sönmüştü ve sadece sahne'ye ışık vuruyordu. Yunho heyecanla yerinde kıpırdanırken, Wooyoung ruhsuz gibi 'bitse de gitsek.' moodundaydı.

" Heart beats fast
Kalp atışları hızlı
Colors and promises
Renkler ve sözler
How to be brave
Nasıl cesur olunur
How can I love when I'm afraid to fall
Düşmekten korkarken nasıl sevebilirim
But watching you stand alone
Ama seni yalnız başına izliyorum
All of my doubt, suddenly goes away somehow
Bütün şüphelerim, aniden bir şekilde uzaklaşıyor
One step closer
Bir adım daha yakın
I have died everyday, waiting for you
Her gün öldüm, senin için bekliyorum
Darling, don't be afraid, I have loved you for a thousand years
Sevgilim korkma, ben bin yıldır seni sevdim
I will love you for a thousand more
Binlerce daha seni seveceğim "

Wooyung duyduğu bu naif ses ve şarkının sözleriyle donup kalmıştı. Kalbinde değişik bir sızı vardı ve istemsizce gözleri dolmuştu. Kalbindeki sızı her geçen dakika çoğaldığında elini hızla kalbine koyarak gözyaşlarının akmasına izin vermişti. 'Ne oluyor bana?' demekten kendini alı koyamazken sahneye çıkan beden ile tüm sızı yok olmuştu fakat göz yaşları yavaş yavaş akmaya devam ediyordu.

" Time stands still
Zaman hala duruyor
Beauty in all she is
Bütün güzellikler onda
I will be brave
Cesur olacağım
I will not let anything, take away
Hiçbir şeye izin vermeyeceğim, alıp götüreceğim
What is standing in front of me
Önümde ne duruyor
Every breath, every hour has come to this
Her nefes, her saat bunun için geliyor
One step closer
Bir adım daha yakın
I have died everyday, waiting for you
Her gün öldüm, senin için bekliyorum
Darling, don't be afraid, I have loved you for a thousand years
Sevgilim korkma, ben bin yıldır seni sevdim
I will love you for a thousand more
Binlerce daha seni seveceğim "

Yunho Wooyoung'un tepkisini görmek için başını ona çevirdiğinde wooyoung'un ağladığını fark etmişti. Ne olduğunu merak etse de şuan karşısında Choi San ve kulaklarında onun eşsiz sesi vardı. Bu anın hiç bir şeyin bozmasına izin veremezdi.

"And all along I believed, I would find you
Ve tüm süre boyunca inandım, seni bulacağıma
Time has brought your heart to me, I have loved you for a thousand years
Zaman kalbini bana getiriyor, seni bin yıldır sevdim
One step closer
Bir adım daha yakın
One step closer
Bir adım daha yakın
I have died everyday, waiting for you
Her gün öldüm, senin için bekliyorum
Darling, don't be afraid, I have loved you for a thousand years
Sevgilim korkma, ben bin yıldır seni sevdim
I will love you for a thousand more
Binlerce daha seni seveceğim
And all along I believed, I would find you
Ve tüm süre boyunca inandım, seni bulacağıma
Time has brought your heart to me, I have loved you for a thousand years
Zaman kalbini bana getiriyor, seni bin yıldır sevdim
I will love you for a thousand more
Binlerce daha seni seveceğim"

Alan yüksek bir alkış sesiyle dolduğunda sahnedeki adam yüzünde ufak bir gülümseme ile etrafa bakıyordu. Kendini seven insanların, duygularını anlattığı bu şarkılarını severek dinlemeleri o kadar güzel bir duyguydu ki...

yalnız birisi vardı ki, gözyaşları ile kendisini izliyordu. Choi San bu görüntüye alışıktı elbette ama bu gencin göz yaşları kalbine dokunduğunu hissetti.

Uzun zamandır ilkti ve asla son olmayacaktı...

...

Umarım beğenirsiniz...

En güzel bölümlerimden biri. 😳

Seviliyorsunuz...💕

16.04.21

✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin