"Hocam sanırım ona bişey oluyor!?"
"Hongjoong-ah sakin ol. Paralel evrenden çıkıp kendi dünyasına gelmesi kolay değil. Tabiki acı çekecek ayrıca aşık olduğu adamdan ayrılıyor. Kolay şeyler yaşamıyor şuan. Endişelenmekde haklısın ama yapabileceğimiz bir şey yok."
Hongjoong daha fazla bişey demez ken içinden Tanrı'ya dua ediyordu. Bütün bu yaşananların hem onun hemde Seonghwa'nın yüzünden olmasının vicdan azabını çekiyordu. Sağ salim dönemez se Wooyoung, kendini asla affetmeyecekti.
"Lütfen Wooyoung. Lütfen sağ salim dön."
Aradan geçen dakikalardan sonra San'ın sesiyle bütün gözler ekrana dönmüştü.
"Ona iyi bak Yeosang. Kalbim sana emanet."
"Sanırım geliyor."
Hongjoong bakışlarını Wooyoung'a çevirdiğinde acıyla yüzünün buruşmuş olduğunu fark etmişti. Yüreği daha çok sızlar ken, gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Onu bu iş içine sürüklediğine pişmandı.
"Özür dilerim Wooyoung."
Birkaç dakika sonra Wooyoung büyük bir inleme ile gözlerini açtı. Bakışlarını etrafında gezdirdiğinde görüş açısına Hongjoong'un girmesiyle gözyaşları hıçkırıklar eşliğinde akmaya başladı.
"San... Nolur, onun yanına döneyim. Lütfen."
Wooyoung deli gibi ağlarken bir yandan yalvarmaya devam ediyordu. Hongjoong ise izlemekle yetiniyordu.
"Wooyoung lütfen yapma böyle."
"Hyung ben onu istiyorum!!? Nolur?!"
Hongjoong Wooyoung'un bu haline daha fazla dayanamayarak bi sakinleştirici yaptı. Birkaç dakika sonra sakinleşip uyuyan Wooyoung'u vücudundaki kablolardan kurtararak normal bir yatağa taşıdılar.
Ellerinden başka bir şey gelmiyordu. Wooyoung bu acıyı çekmek zorundaydı.
Belki yıllar sürecek,
belki de aylar.
Belki bakmışsınız daha kısa...
Birkaç hafta sonra...
"Wooyoung. Nasılsın?"
"İyiyim."
Wooyoung boş bakışlarla odadaki camdan bakarken böyle cevap vermişti. Geçen bu birkaç haftada kendini harap etmişti. Çok yalvarmıştı Hongjoong'a geri dönebilmek için ama Hongjoong geri göndermemişti. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu, boğazından tek lokma bile geçmemişti haftalardır.
"İyi falan değilsin Wooyoung. Artık toparlanmaya çalış ve getirdiklerimi ye. Seni daha fazla bu halde görmek istemiyorum."
Hongjoong konuşurken Wooyoung'un aklında San vardı. O ne yapıyordu? Nasıldı? Bu sorular beyninde dönüp duruyordu. San zaten hiç aklından çıkmıyordu. Kısık gözleri, her rengin yakıştığı saçları, yüzüne uyumlu burnu, eşsiz dudakları ve kusursuz vücut hatları. Asla çıkmıyordu aklından.
"Wooyoung!! Kime söylüyorum?!"
Wooyoung irkilerek Hongjoong'a döndüğünde çatık kaşlı Hongjoong ile karşılaşmıştı.
"Efendim hyung."
"Ohooooo sen böyle yaparsan olmaz ki. Ben senin için o kadar şey yapayım, sen boş boş otur kendine bakma. Böyle olmaz Wooyoung."
'sen böyle yaparsan misafirimize nasıl açıklarım bu halini.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦
Fanfiction"Paralel evrende yolculuğun, ateşle oynamaktan farksız olduğunu çok geç anladım..." WOOSAN🔥☔🔥 =)29.⁰3.21(=