"'Bana geçmişimi hatırlattığın için teşekkür ederim Jung Wooyoung.' mu? Bu ne demek şimdi ya?"
Yunho ve wooyoung fanmeetingden sonra oturdukları bankta bu notun kritiğini yapıyorlardı. Yunho ilk imzasını atmadan numarasını yazdığını sanmıştı, böyle bir not çıkacağını tahmin etmiyordu.
"Yani geçmişinde var mıydın? Ben anlamadım wooyoung. Sen anladın mı bir şey?"
Wooyoung gözlerini kâğıtta dolaştırdığında notu tekrar tekrar okumuştu.
Bana geçmişimi hatırlattığın için teşekkür ederim Jung Wooyoung
Bana geçmişimi hatırlattığın için teşekkür ederim Jung Wooyoung.
"Bilmiyorum yunho, ona sormadan da bilemeyeceğiz gibi."
Birkaç dakika daha notun kritiğini yaptıktan sonra yavaş yavaş evlerine dağılmışlardı. Wooyoung bir yandan notu düşünürken diğer yandan da choi san'ın gözlerini, gamzesini, o güzel gülüşünü düşünüyordu.
"Wooyoung kendine gel! İyice bozdun kafayı!"
Wooyoung kendi kendine mırıldandıktan sonra üzerini değiştirerek kendini yatağına atmış ve gözlerini derin bir uykuya bırakmıştı.
✽
"Ne olur üzülme wooyoung. Seni üzgün gördüğüm her an kalbim acıyor. Akıttığın her damla gözyaşın yüreğimi kavuruyor. Lütfen, bir daha ağlama."
Wooyoung duyduğu cümleler ile bulunduğu ortama gözlerini gezdirdiğinde, yüzü belirli olmayan bir siluet ile karşı karşıyaydı. 'senin bir suçun yok.' Demişti karşısındakine ne olduğundan, nerede olduğundan bir haber.
"İyi ki varsın, jung wooyoung."
✽
Wooyoung derin bir nefes alarak yatağında doğrulduğunda kalbinin hıphızlı attığını, alnında birkaç damla ter damlasını olduğunu fark etmişti. Neydi bu gördüğü rüya? Neden kalbi delirmişçesine atıyordu? Neden kalbinde, ruhunda hissettiği boşluğu tekrar, her hücrelerinde hissediyordu?
"Neler oluyor bana!?"
Yatakta soluna dönerek, ayaklarını yataktan sarkıttıktan sonra komodinin üzerinde duran suyunu alıp tek dikişte içmişti.
"Bay jung, aileniz sizi akşam yemeğine bekliyorlar."
"Tamam. Geliyorum."
Yataktan kalkıp üzerini değiştirdikten sonra uyuşuk adımlarla aşağıya indi. Yemek masasındaki anne-babası ile yüzünde tebessüm koyarak 'işte benim canım ailem!' demiş ve masadaki yerini almıştı.
"Bakıyorum da keyfin yerinde."
Wooyoung babasının konuşmasıyla bakışları ona dönerken babası yine sert mooduna girmişti anlaşılan.
"Ne yaptım ben yine? Hadi söyle de kurtul babacım."
Bay jung oğlunun bu patavatsızlığına göz devirirken wooyoung bakışlarını babasına odaklamıştı.
"Yok, valla sen batırırsın o dükkânı. Garson olarak çalışmaya devam et sen."
"Ne!?"
Wooyoung duyduklarından sonra ağzından kaçan 'Ne!?' isyanını tutamamıştı. Gözleri bir annesinde, bir babasında dolanırken en sonunda babasında durmuştu.
"Baba, patronluğumu geri mi verecektin? Her şeyi durduk yere mahvettim demi yine. Of ya!"
Wooyoung astığı yüzü ile yemeğine baktığında bayan jung bu hallerine tebessüm ile bakıyordu. Sonucunu bildiğinden ve oğlunun ajitasyon yapmasındandı bu tebessüm tabii ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦
Fanfiction"Paralel evrende yolculuğun, ateşle oynamaktan farksız olduğunu çok geç anladım..." WOOSAN🔥☔🔥 =)29.⁰3.21(=