San fanmeetingden sonra durgun bir şekilde hyungu ile yaşadığı eve doğru ilerlerken aklında hala o genç vardı. Resmen kendi geçmişi karşısına çıkmış gibiydi. Ufak tefek farklı olsa da, terk farkı seonghwa'nın yerinde san, san'ın yerinde wooyoung olmasıydı.
"San ne bu hal? Bak bu ara iyice dağıtmaya başladın. Toparla kendini artık."
"Hyung...o bugün de geldi."
Hongjoong san'ın dedikleriyle duraksarken geçen günkü konserdeki çocuktan bahsettiğini anlamıştı. Derin bir nefes alarak san'ın karşısına oturduğunda birkaç dakika onu izledi.
"Konuştunuz mu?"
San silik bir gülüşle başını olumsuz anlamda salladığında gözlerinin hafiften sulandığını hissetmişti.
"Hyung gerçekten her şey o kadar benzer ki, Akılma sürekli o anlar geliyor."
San bu cümleden sonra derin bir yolculuğu çıkmış, seonghwa ile tanıştıkları andan, öldüğü ana kadar her şey bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmişti...
8 yıl önce...
Park Seonghwa... O zamanın şimdiki Choi San'ı.
Şarkılarıyla bütün gençliğin kalbinde taht kurmuş bir isimdi. Choi san da bu hayranlardan birisiydi ve daha o zaman taze bir üniversite öğrencisiydi. Konservatuar okuması tamamen seonghwa ve şarkıları yüzündendi. Onun her şarkılarını dinlediğinde içindeki hüznün, korkunun yerini huzur ve cesaret alıyordu. Choi san en koyu hayran kesimindendi ama bir türlü konserine gitmek için imkân bulamamıştı.
Bir gün ansızın gelen konser bileti, bütün hayatının hızla akıp geçmesine yol açmıştı. O konsere gittiğinde karşısında seonghwa'yı görmesi ve sesini canlı canlı işitmesiyle kendimi tutamamış ve gözyaşlarının akmasına izin vermişti. O halde sahnedeki adam ile göz göze gelmişlerdi. San bunun heyecanıyla ve cesaretiyle konser sonunda seonghwa'nın kulisinin yerini bulmuş ve onunla konuşabilmek için dualar etmeye başlamıştı.
Birkaç dakika ardından seonghwa dışarı çıktığında san ile tekrar göz göze gelmişlerdi. Seonghwa sahnedeyken gözyaşlarıyla kendisini izleyen bu çocuğa birkaç dakika baka kaldığında yüzünde ondan habersiz bir gülüş doğmuştu.
"Merhaba ufaklık. İyi misin?"
San tam bu an kalp krizi geçirmemek adına zor tutmuştu kendini. Birkaç aydır hayranı olduğu adam karşısındaydı ve ona 'merhaba ufaklık. İyi misin?' diye sormuştu.
"İ-iyiyim. T-teşekkürler."
Seonghwa san'ın bu tatlılığı ile elini ona uzatmış ve sıcacık bir gülüşle gözlerine bakmıştı.
"Benim ismimi ve ne iş yaptığımı bildiğine göre, benimde bilmeye hakkım var değil mi?"
San bir seonghwa'nın eline bir de gözlerine bakarken cidden heyecanından terlemeye başlamıştı.
"Bay Park. Artık gitmemiz gerek."
"İsmim San ve sizin sayenizde konservatuar 1.sınıf öğrencisiyim."
San arkadan duyduğu yabancı ses ile hemen seonghwa'nın elini tutup hızlıca konuştuğunda seonghwa'nın gülüşü biraz daha büyümüştü.
"Memnun oldum San. Birkaç gün sonraki fanmeetingde tekrar görüşmek dileğiyle."
Seonghwa yavaşça san'ın elini bırakıp giderken seonghwa san'ın sessizce mırıldandıklarını duyduğunda yüreğinin sızladığını ve bu ufaklığa tutulduğunu hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦
Fanfiction"Paralel evrende yolculuğun, ateşle oynamaktan farksız olduğunu çok geç anladım..." WOOSAN🔥☔🔥 =)29.⁰3.21(=