"Yeosang-ah. Benim sana birşey söylemem gerek ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."
Wooyoung karşısında ona merakla bakan gencin gözlerine bakarken, hissettiği duyguları nasıl dillendireceğini düşünüyor, soğuk soğuk ecel terleri döküyordu. O günden sonra geçen birkaç haftada wooyoung duygularını artık söylemesi gerektiğine karar vermişti. O günden sonra kalbi daha çok ve daha hızlı atmaya başlamıştı yan yana geldiklerinde. Heyecanından dili sürçmeye, eli ayağı birbirine dolaşmaya başlamıştı. Artık söyleyecek ve ne olursa olsun, her cevaba hazırdı.
"Önce bana sence aşk ne demek? onu söylesene yeosang-ah."
Yeosang wooyoung'un dedikleri ile birkaç dakika düşünmüş ve sorusunu cevaplamıştı.
"Bence aşk, aşık olduğunu düşündüğün kişinin yanında sanki özgür bir kuş misali gökyüzünde süzülüyormuş gibi ya da ne biliyim. Onun yanında mutlu olmak, Huzurlu olmak, Sürekli yan yana olmak, gözlerinin içine bakmak istemek gibi şeylerdir bence aşk."
Wooyoung duydukları karşısında duygularından emin olmuştu. Yeosang'a aşıktı. Hemde öyle bir aşk ki Homofobik ailesini bile karşısına alabilecek kadar. Tabi o kabul ederse...
"Yeosang."
Wooyoung derin bir şekilde yutkunduktan sonra yeosang'ın ellerini tutmuş, derin derin gözlerine bakmaya başlamıştı.
"Nasıl tepki verirsin, ister misin bilmem ama."
Wooyoung gözlerini kaçırdıktan sonra derin bir nefes alıp mest olduğu irislere geri dönmüş ve sonunda söylemişti.
"Sana aşık oldum yeosang."
Yeosang duydukları karşısında şoka girerken, Wooyoung bir cevap alabilme umuduyla yeosang'ı izliyordu. Birkaç dakika yeosang gözlerini kaçırarak cevap vermediğinde wooyung'un morali bozulsa da belli etmedi.
"Yeosang. Bak ben özür dilerim. Tamam ne ben söyledim, Ne de sen duydun tamam mı?"
Yeosang kendine geldiğinde wooyoung'a biraz daha yaklaşmış ve aralarındaki mesafeyi kapatmıştı.
"Bende sana aşık olmuşken neden duymamazlıktan geleyim ki?"
Bu sefer şoka giren wooyoung olduğunda yeosang çoktan dudaklarını birleştirmişti. İki genç de acemi oldukları ilk öpüşlerini beceremezlerken, birbirlerinden ayrılmış ve gülüşmüşlerdi.
"Seni çok seviyorum yeosang."
"Bende seni çok seviyorum woo."
...
"Günaydın sun mi teyzee!!"
Kadın gülerek wooyoung'u karşıladığında Wooyoung hemen masadaki yerini almıştı. Birkaç dakika sonra da Yeosang geldiğinde wooyoung göz kırpmış, Yeosang ise utangaç şekilde gülümsemişti.
"Günaydın canım annem!"
Kadın yeosang'a da karşılığını verdiğinde yeosang hemen wooyoung'un yanındaki yere oturmuştu.
"Siz ikiniz! Ne işler karıştırdınız da bu kadar mutlusunuz bakayım.?"
Kadın tek kaşını kaldırarak ikisine bakarken ikisi de omuz silkmişti. Kadın onların bu haline güldükten sonra işine dönmüş iki genç ise birbirlerine gülümseyerek masanın altından el ele tutuşmuşlardı.
Yarım saat kadar sonra kahvaltılarını bitirdikleri gibi yine yürüyerek okul yoluna koyulmuşlardı. Fakat bu sefer diğerleri gibi değildi. Bu sefer birbirlerinden haberdar ve el elelerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦
Fanfiction"Paralel evrende yolculuğun, ateşle oynamaktan farksız olduğunu çok geç anladım..." WOOSAN🔥☔🔥 =)29.⁰3.21(=