Wooyoung gözlerini açtığında karşısında gördüğü beden ile neler olduğu aklına tekrar dolmuştu. Yeosang merakla konuşmasını beklerken, Wooyoung'un aklında sadece San'ın nerede olduğu vardı.
"San nerde?"
Yeosang anlamaz bakışlarla Wooyoung'a bakarken Wooyoung ondan bir cevap bekliyordu.
"San nerede Yeosang!"
"B.ben bilmiyorum."
Wooyoung derin bir nefes alarak yatağında doğrulduğu gibi yatağından kalkarak telefonunu alıp San'ı aradı. Birkaç sefer aramasına rağmen açmayınca sıkıntılı bir nefes aldı.
"Kahretsin!"
Wooyoung ellerini başına yaslayarak bir süre durduktan sonra Yeosang'a döndü.
"Neden geldin Yeosang?"
"Ben.. yani beni birisi aradı, Wooyoung zor durumda ve yardımın lazım dedi. Bende hemen geldim. Beni bir cihaza bağladılar ve seni bulup yaşadıklarımızı hatırlatmamı istediler."
"Anladım."
Wooyoung'un gözlerinden birkaç damla firar ettiğinde, aklında geçmişi, neler yaşadıkları dolmuştu ki aklında bir ses yankılandığında dehşete düştüğünü hissetmişti.
"Üzülmeni hiç istemem ama gözlerini kapattığında yeni dünyaya açmaktansa yeniden burada açabilirsin ya da herşey normal ilerlerse ve paralel evrene gidersen bu dünyadan hiçbir şey hatırlamayacaksın. Hatırlamaya başladığın anda ise bil ki bu dünyaya dönmek üzeresin. Bu ihtimallere rağmen hala istiyor musun Wooyoung?"
Wooyoung oturduğu yataktan hızla kalkarak koşar adım önce odasından sonra evden çıktı. Gözyaşları bir bir düşerken bir yandan San'ı arıyor bir yandan koşuyordu.
"Aç şu lanet telefonu San! Seni kaybedemem."
Bir süre daha denedikten sonra aklına Hongjoong gelmiş ve onu aramıştı.
"Efendim Wooyoung."
"Hongjoong hyung San'ın nerede olduğu biliyor musun? Acilen onu görmem lazım."
"Bir dakika Wooyoung. Neler oluyor? Neden ağlıyorsun?"
"Hyung boşver bunu. Şöyle nolur nerede o?"
"En son konuştuğumuzda Seonghwa'nın yanına gitmişti Wooyoung."
Wooyoung telefonu cebine koyduğu gibi hızla koşmaya başladı. Seonghwa'nın nerede olduğunu biliyordu. San götürmüştü yanına.
"Lütfen hâlâ orada ol San, lütfen."
Bir süre sonra Wooyoung mezarlığa vardığında San'ı aradığı yerde bulmuştu. Koşarak yanına vardığı gibi hemen ona sarılmış ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.
Hem O hem San.
Uzun bir süre ikisi de konuşmadı, sadece birbirlerine sarıldılar. Wooyoung yaşadıklarını ve olacakları düşünüyor, San ise onun düşündüklerini duyuyordu. Konuşmalarına gerek yoktu.
"Seni de kaybedeceğimi biliyordum Wooyoung."
"Böyle konuşma San, nolur."
"Ben seni de onu sevdiğim gibi sevmiştim Wooyoung. O da bıraktı beni, şimdi de sen bırakacaksın."
San başka bişey demez ken Wooyoung'dan ayrılıp mezarın toprağını izlemeye başladı. Wooyoung ise gözyaşlarıyla Onu izliyordu. Ne diyebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦
Fanfiction"Paralel evrende yolculuğun, ateşle oynamaktan farksız olduğunu çok geç anladım..." WOOSAN🔥☔🔥 =)29.⁰3.21(=