"Ayyy of geldi yine şu sıkıcı sınavlar pfff!"
Wooyoung sızlana sızlana üzerini giyinirken aklından sınav konularını tekrar ediyordu. Bugün üniversiteden mezun olabilmek için son sınavlarını olacaktı. Başarılı bir öğrenciydi ama yine de yapamazsam korkusu oluyordu. Üzerini giyinmeyi bitirdikten sonra hemen odasından çıkarak aşağıya inmiş, anne ve babasına birer öpücük verip evden çıkmıştı.
Cebinden telefonunu çıkartarak kulaklığını kulaklarına geçirdikten sonra birkaç gündür dinlediği, etkisinden bir türlü çıkamadığı, sözlerindeki anlamı çözmeye çalıştığı şarkıyı açmış ve yola koyulmuştu.
Konserin üzerinden geçen birkaç günde wooyoung durgun bir şekilde geçirirken günlerini, yavaş yavaş kendinden bir parçaymış gibi hissediyordu o şarkıyı. Sanki...sanki daha önce bu şarkıyı biliyormuş gibiydi. Sanki...sanki birisiyle sıklıkla dinlemiş gibiydi.
"Gerçekten artık akıl sağlığından şüphe edeceğim woo."
Wooyoung kulaklığının birisin çekilmesiyle yanına ne zaman geldiğini fark etmediği arkadaşına bakmış ve yakınmasını dinlemekle yetinmişti.
"Sana da günaydın yunho."
Wooyoung ilerlemeye devam ederken yunho da peşine düşmüştü. Konserden beridir dalgın dalgın gezindiğinin elbette farkındaydı yunho. Konserde içi sökülürmüşçesine ağladığını, çoğu şeyin farkındaydı ama elinden wooyoung için hiçbir şey gelmiyordu.
"Sınavda kopya verirsin demi woo?"
Wooyoung gözlerini devirerek yerine oturduğunda yunho yavru köpek bakışları atıyordu.
"Çalışsaydın ya oğlum banane..."
Yunho dudaklarını büzerek wooyoung'un arkasına oturduğunda wooyoung yamuk bir gülüşle arkasına dönerek yunhoya bakmıştı.
"diyeceğim ama kıyamıyorum da. Veriririm tabi lan."
Yunho anında sevinç nidaları atarken wooyoung da gülümsemişti. Hep böyleydi bu yunho. Çocuk gibiydi ama en iyi de dert ortağıydı.
"GENÇLER AÇIN YOLLARI OKUL BİRİNCİSİ GELİYO!!!"
wooyoung duyduklarıyla 'yine mi ya?' diye düşünürken jongho sonunda sınıfa girmiş ve kendini sınıftakilere göstermişti.
"Okul birincisi ha! Neyde elma ayırmada mı?"
Wooyoung'un dediklerine yunho kahkaha attığında jongho göz devirerek yerine geçip oturmuştu.
"Yıl sonunda görüşeceğiz lan!"
Wooyoung da gülümseyerek he he dedikten sonra sınıfa changbin girmişti. Birkaç gündür onun da moreli bozuktu ve wooyoung nedenini bir türlü öğrenememişti.
"Changbin? Senin neyin var?"
"Yok bişey. Boşver."
"Anlatsana changbin olmuş bir şeyler işte."
Changbin derin bir nefes vererek yerine oturduğunda wooyunjong üçlüsü hemen başında bitmişti.
"Felix ya. Siz konsere gittiğinizde ben de onunla buluşmaya gittim. Durduk yere ayrıldı benden. Bir neden bulmaya çalışıyorum ama yok. Her şey çok güzel giderken durduk yere ayrılması koydu biraz."
Wooyunjong dili tutulmuş gibi kalırken changbin onların hem bu kadar meraklı olmalarına hem de bir teselli cümlesi bulamamalarına gülerek baktı. Aklına gelen şeyle hedef jung wooyoung olmuştu.
"Woo. Geçmiş olsun kardeşim. Oyununu kaybetmişsin."
Yunho bıyık altından gülümserken wooyoung elini kalbine koyarak ilk defa duyuyormusun gibi birkaç adım gerilediğinde changbin ile jongho da gülmüşlerdi.
"Neden hatırlattın ki!! Jeong yunho. Getir oyunumu geri!!!"
Yunho omuz silkerek "banane kardeşim. Kaybetmeyeydin iddiayı." dediğinde wooyoung boynunu bükerek sırasına geri dönmüştü.
"Choi san'daki aurora beni benden aldı, ben ne yapayım."
...
"Bitiren kağıtlarını bırakıp çıkabilir."
Sınıfın yarısı kağıtlarını bırakıp çıkarken wooyoung da bitirip kağıdını teslim ederek dışarı çıkmıştı. İçine yine düşmüştü o lanet his. Yine kalbi sızım sızım sızlıyor, gözleri doluyordu. Hızla kendini okulun bahçesine attığında derin derin nefesler çekti içine. Biraz da olsun rahatlarken cebindeki telefonu çıkartıp yine ve yeniden o şarkıyı açmıştı.
A Thousand Years...
Bu şarkıyı Dinledikçe daha da rahatladığını hissetti. Artık bu şarkı ilk duyduğu andaki gibi sıkıntı yaratmıyor, tam tersine rahatlamasına neden oluyordu.
"Wooyoung iyi misin?"
Yunho, jongho ve changbin geldiklerinde hemen bu soruyu sormuşlardı. Wooyoung başıyla onayladığında beraber yürümeye başladılar. Bir süre herkes kendi halinde takılırken yunho'nun bağırmasıyla herkes ona dönmüştü.
"Oha! Gerçek mi bu!?"
"Ne oldu yine?"
Wooyoung'un sorusuyla yunho telefondan başını kaldırarak arkadaşının gözlerine bakmıştı. Gözleri resmen heyecanından parıldıyordu.
"Choi san'ın iki gün sonra fanmeetingi varmış woo."
Wooyoung içinden şoklardan şoklara girse de dışına yansıtmamıştı. Neden şaşırdığını kendisi de bilmiyordu ama bu hiç iyi şeylere alamet değildi.
"Ee yani?"
"Ne demek ee yani? Birlikte gidelim."
Yunho sevincinden bir oraya bir buraya hoplaya zıplaya ilerlerken wooyoung kanının çekildiğini hissetmişti. Uzaktan görmesiyle bile kendinden geçtiyse yüz yüze geldiklerinde neler olur tahmin etmek zor olmasa gerek.
"Ya yunho benim ne işim var. Git sen işte kendin."
Yunho duyduklarıyla olduğu yerde kalırken bakışlarını wooyoung a çevirmişti. Yunho herşeyin farkındaydı ve bu fanmeeting herşeye bir nokta koymasına yardımcı olabilirdi.
"Ama woo ben tek nasıl gidiyim ya? Hiç eğlenmem ki. Birlikte gidelim işte nolur nolur."
Wooyoung yunho'nun yavru köpek bakışlarına daha fazla maruz kalmamak için mecburen kabul etmişti. O fanmeeting de neler olacağını bilmeden.
...
Selam...
Nasılsın bakalım? Umarım iyisinizdir.
Ne kadar oy sınırı dolmasada yine de dayanamadım ehehe
Şimdi bir olaya açıklık getirmek istiyorum. Aldığım tepkilere göre fark edilmediğini hissediyorum.:D
Şimdi wooyoung'un san'ın konserinde ağlaması ve kalbinin sızladığının, şarkı sözlerinin tanıdık gelmesi ve devam eden o hisler şuan yeosang için. Paralel evrende yolculuğa başladığında hongjoongun wooyounga enjekte ettiği ilaç normal dünyasını unutturdu ama duygularını ve hislerini unuturmadığı için şuanki hislerin sahibi san değil yeosangdır ama gelin görün woo için yeosang diye birisi yok şuanlık :')
Umarım açıklayıcı olmuştur, sevenlerinde akıllarının karışmasını istemem :")
Umarım beğenmişsinizdir.
Oy sınırı ▶20 oy◀
Seviliyorsunuz. 💕
24.04.21
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔BULNORİYA🔥 ⇨WOOSAN⇦
Fanfic"Paralel evrende yolculuğun, ateşle oynamaktan farksız olduğunu çok geç anladım..." WOOSAN🔥☔🔥 =)29.⁰3.21(=