>30<

596 82 101
                                    

Donghyuck ve Mark ön kapıdan Mark'ın arabasına doğru yürüyorlardı.

Donghyuck diğer çocuğun onu insan kılığında dışarı çıkarması için ikna etmişti. Mark, Donghyuck'un kuyruğunu ve kedi kulağını gizlemek için kıyafetler giyerse kabul edeceğini söylemişti.

İşte bu yüzden Donghyuck bol kot pantolon ve Mark gibi kokan siyah büyük boy bir süveteri, artı başına Mark'ın şapkalarından birini takmıştı.

Donghyuck yolcu koltuğuna oturdu ama yanlışlıkla kuyruğunun üstüne oturdu ve yüzünü buruşturdu.

Donghyuck iç çekti, motorun çalışmasını bekledi ama bunun yerine Mark sanki onu öpecekmiş gibi yüzüne yaklaştı.

Donghyuck kızardı, gözleri Mark'ın dudaklarına kaydı. Mark'ın onu öpeceğini düşünerek dudaklarını büzdü ama öpmedi.

Mark, Donghyuck'un arkasında, belinin yanında bir şeyi çekiştirdi ve sonra önüne çekiştirdi. Bu Mark'ın geri çekilmesine neden oldu.

"Önce güvenlik kedicik." Donghyuck'un emniyet kemerini bir gülümseme ile bağlarken konuştu.

Donghyuck ne bekliyordu? Öpücük?

Ne kadar aptalca...

Mark ve o hiçbir şey değildi!

Sahip-kedi ilişkisi vardı. Sevgili değiller. Aslında arkadaş bile değiller!

Donghyuck ne bekliyordu...

Mark yardım edemedi ama Melezin koltukta somurttuğunu, ısısının düştüğünü, alt dudağının hafifçe somurttuğunu ve gözlerinin sulandığını fark etti.

"Hey?" diye sordu, rahatlatıcı bir tavırla elini çocuğun bacağına koydu. "Bir sorun mu var?"

Donghyuck başını yana eğmiş bir şekilde ona baktı. Hala sevimli alışkanlığı vardı. Mark'ın gözünde şimdiye kadar ki en şirin şeydi. Donghyuck her yaptığında onu daha da derine düşürdü...
(ç/n : sadece senin gözünde değil...)

"Yok, önemli değil..."

"Beğenmediğin bir şey yaptıysam özür dilerim." Mark özür diledi. "Seni alışveriş merkezine götürürsem beni affeder misin?"

Donghyuck başını kaldırdı, gözlerindeki yaş hemen kayboldu ve sevimli yüzünde kocaman bir gülümse meydana geldi. "sanırım affederim."

Mark kıkırdadı. "O zaman alışveriş merkezine gidelim."





                            ~~~








"Mark!" Donghyuck "a" yı uzatarak bağırdı. "Bacaklarım ağrıyor..."

Mark ve o iki saatlerini kasabalarındaki büyük alışveriş merkezinde gezerek geçirmişlerdi. Etrafa baktılar ve bir şeyler satın almak için birkaç dükkana girdiler. Mark şuanda tonlarca çanta taşıyordu. Donghyuck'un kendini yormasına izin vermedi. Ve şey...Mark'ın ona aldığı pelüşünü taşıyordu zaten ve onunla bir şey taşıyamayak kadar kendi evcil hayvanıymış gibi konuşmakla meşguldü.

"Dondurma yemek ister misin?" diye sordu Mark, farklı türde yiyecekler satan küçük bir kafeyi gösterdi.

Donghyuck yere baktı ve gülümsedi. "Ne düşünüyorsun Markie?" aslan pelüşüna sordu. "Markie evet diyor. Öyleyse gidelim!"

"Markie?" Mark kaşını kaldırdı.

"Evet, bana seni hatırlatıyor." Donghyuck kıkırdadı.

Mark hafifçe güldü. "Otur, gidip bize bir şeyler alacağım." Donghyuck'un yanına çantaları koyarak konuştu.

Melez başını salladı. Dikkatini Kollarındaki pelüşe geri çekmeden önce kuyruğa doğru ilerleyen Mark'a baktı.

"Afedersiniz?" bir süre sonra bir kız sesi duydu.

Donghyuck, Hina'nın gözleri ile buluşmak için başını kaldırdı ve paniğe kapıldı.

"Ha...evet?" başını yana eğdi.

"Seni Mark'la sadece iki dakika önce gördüm ve gelip sana aranızda ne tür bir ilişki olduğunu sormak istedim. Ben Hina, onun yakında kız arkadaşı olacağım. Kesinlikle benim hakkımda konuşmuştur." Donghyuck'a büyüleyici bir gülümseme attı, Donghyuck çenesini sıktı.
(ç/n : orsbo)

" Tabi ki, bana senden bahsetti." Donghyuck sahte bir şekilde gülümsedi.

" Bunu duyduğuma sevindim." Hina kıkırdadı. "Sen onun aile üyesi misin?"

Donghyuck bir an düşündü. Tezgahta yemek siparişi veren Mark'a baktı.

"Öyle de denebilir."

"Bu yakında akraba olacağımız anlamına geliyor. Oldukça sıcak kalpli birine benziyorsun..."
(ç/n : tutmayın s2cm)

"Donghyuck." Melez cümleyi tamamladı.

"Güzel bir ismin var."

Donghyuck kızardı. "Teşekkür ederim."

Hina'nın ne yaptığını gerçekten anlamıyordu.

O sadece nazik bir insan mıydı, arada rastgele iltifatlar atıyordu?

Yoksa bir şey mi elde etmeye çalışıyordu?

Oldukça rahatsız ediciydi ve Donghyuck tedirgin oldu.

"Peki, Mark ile ilişkin nedir?" açık bir cevap bekleyerek tekrar sordu.

Ve...eğer net bir cevap isterse, Donghyuck ona bir cevap verirdi.

Son bir kez döndü, Mark'ın tezgahtan çıktığını elinde iki dondurma ile gülümseyerek geldiğini gördü.

Donghyuck kesinlikle Mark'ın onu öldüreceği şeyler söyleyecekti ama Hina'nın olmamasına izin vermesi anlamına geliyorsa, denemeye değerdi...

"Donghyuck, sana s-"

"Ben onunum." Donghyuck onu kesti.

Ona ne söylediğini anlamayacak bir kaşını kaldırdı.

"Mark benim erkek arkadaşım."












Selamm!! Nasılsınız? Umarım bölümü beğenmişsinizdir!!

Selamm!! Nasılsınız? Umarım bölümü beğenmişsinizdir!!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cat fight - Markhyuck (çeviri) ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin