9.

8.7K 1.6K 473
                                    

💙

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💙

Cumartesi gününü aylaklık ederek geçirdim. Uzun zaman sonra arkadaşlarımla olmak, gezip tozmak öyle güzeldi ki kendimi tazelenmiş hissediyordum. Sabah kızlarla boğazda güzel bir kahvaltı yaptık. Öğrenciyken ay sonu yaklaştıkça paralarımız suyunu hepten çekerdi. Güzel yerlerde gezebilmek büyük bir lükstü, iyi restoranlara gitmek ise Çiçek'in gereksiz masraf olarak nitelendirdiği bir şeydi. Şimdi hepimiz kendi işlerimizde başarıyla ilerlerken artık güzel mekanlarda oturmak, gönlümüzce gezmek birlikte yapıldığında ayrı bir keyif veriyordu.

Kahvaltıdan sonra Jülide'nin butiğine geçip Birce'nin gelinlik provasına katıldık. Düğüne yaklaşık bir ay kalmıştı, sık sık görüşemediğimiz için gelinliğe uzun zaman önce başlamışlardı ve bu sayede erkenden de bitiyordu. Birce son provasını yapıp gelinliğinin tamamen hazır olduğunu görünce duygusallaştı. Ona biraz özel ilgi gösterip mutluluğunu paylaştık. Sonra da İstanbul'u gezdik. Bir planımız ya da varacağımız bir yer olmadan. Kızların özlediğini söylediği yerleri gördük, sokaklarda aylak aylak yürüdük ve sonunda eve geldiğimizde herkes bir köşeye devrilmişti. Mecnun gelip de kızları öyle bulana kadar kimse yerinden kımıldamadı.

"Bu ne hal böyle," dedi içeri girdiğinde. Çiçek ayağa kalkıp kocasının kollarının arasına girdi ve oranın dinlenmek için çok daha uygun bir yer olduğunu düşünüyormuş gibi Mecnun'a yaslanarak başını göğsüne koydu.

"Bebeğimize bir sürü pembe tulum almaya çalıştılar," dedi Çiçek. "Onları engellemeye çalıştım ama yine de bir oğlumuz olursa kaçamayacağı kadar çok pembe kıyafeti olacak."

"Bebeklerin kız mı erkek mi olduğu anlaşılmıyor zaten," diyen Jülide'ydi. "Yeni doğduğunda ona güzel elbiseler giydiririz. Çiçek hep ne der, israftan kaçınmak gerek."

Mecnun yüzünde sahte bir kederle mırıldandı. "Senin çocuklarına çok üzülüyorum."

"İnsanların bakamayacağı çocukları doğurmamalarından yanayım canım. Anne olacağımı sanmıyorum." Jülide bu ihtimal onu ürpertmiş gibi kollarını sıvazladı. "Ben çocuklarınızın en iyi arkadaşı olacağım. Sizden nefret edip evden kaçmak istediklerinde beni arayacaklar."

"Benim çocuğum benden nefret etmez," dedi Çiçek hemen.

"Hayatım, her ergen en az bir kez ailesinden nefret eder."

"Ben hiç etmedim."

"Çünkü sen Bayan Dünya Barışı'sın. Normal insanlar ergenlikte ailelerini sevmiyor."

Söylediklerinin Çiçek'i gerçekten üzdüğünü fark edince Jülide gülmeye başladı. Mecnun ise parmaklarını karısının ensesinde gezdirirken güldüğünü belli etmemeye çalışıyordu. "Zavallı Mecnun," dedi Birce yanımda, sessizce. "Çiçek normalde bile hamile hormonlarına sahipmişçesine duygusalken şimdi başına neler gelecek kim bilir."

Ay Işığı ve MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin